-Günümüz uygarlığı tüm yaşamı karnaval haline dönüştürmekte ve bu gidişatta en önemli rolü bilgisayarlar-televizyonlar oynamaktadır.
-Buna paralel olarak siyaset ise ekran gladiyatör dövüşlerine benzemekte, “devlet adamları”nın yerini “TV adamları” almakta; global ekonomi tarafından gözlenmekte olan bu hallerin sürgünlerini ise “TV yasağı” oluşturmaktadır. TV’lerde son söz hep iktidara bırakılmakta ve parlamento devre dışı bırakılarak lider ile kitlenin direkt ilişkisi sağlanmaktadır.
-Dedikodu büyüsünü yitirirken, mahremiyetler gönüllü ve patolojik boyutlarda teşhir edilmekte ve global köyün zavallıları TV’lere koşmak zorunda kalmaktadır.
-Eğitim alanında cumhuriyetlerin sağladığı fırsat eşitliği giderek kaybolmakta ve sınıfsal-dinsel-etnik temelli okullar/eğitimlerle yarının kan davalarının yolları döşenmektedir.
-Bir kuşağın aptalının sonraki kuşağın dehasını aşmasını sağlayan ve evrenin gerçeklerinin öğrenilmesine rehberlik eden bilimin zaman ve aşamalar gerektiren vasfı terkedilmekte, hemen elde etme şekilleri olan sihir-büyü-kehanet-mucize’ye yönelinmektedir. Bir kahin ancak kendi toplumunun öğrettiklerinin kehanetiyle sınırlı olabilir. Bir an önce, bilim insanları tarafından ilkokullardan başlayarak yapılacak yaygın eğitimlerle, bu dehşete gidiş önlenmeye çalışılmalıdır.
-Manevi tehdit, yaygın sözlü baskı, otosansür, medyatik yeni şiddet yöntemleri olmuştur.
-Medya üzerinden, geleceğe yönelik söylemlerle sürekli olarak fikir-plan-proje üretmeye çalışmak ve seçimleri bir ahlak sorununun oylaması olarak algılamaktır.
Yengeç Adımlarıyla,Sıcak Savaşlar ve Medyatik Popülizm
Umberto Eco