Mustafa Kemal‘in Trablusgarp günlerine, hayatının az bilinen bir dönemine,
1900’lerin başına gidiyoruz.
1. Atatürk’ün sol gözünün şehla olduğunu belki de hiç fark etmemiştiniz bile. Oysa dikkatlice bakıldığında, özellikle bazı fotoğraflarında sol gözünün bir miktar şehla olduğu görülebiliyor.
2. 23 Temmuz 1908’de, II. Meşrutiyet ilan edildikten sonra Libya’daki aşiret liderleri, halkı ayaklanmaya çağırma uğraşındaydılar.
Atamız, bu isyanı kontrolü altına almak için 20 Eylül 1908’de Libya yollarına düşer…
Mustafa Kemal, uzun bir deniz yolculuğu sonrasında Trablusgarp kıyılarına adımını atar.
O gün kendisini karşılamaya kimse gelmez, elinde bavuluyla kalacak bir yer arar ancak bulamaz. Bulamayınca sahile döner, bavuluna başını koyup kumsala uzanır.
3. Bir süre sonra, yaverliğine Teğmen Murat verilir. Ardından o günlerde ölen Trablusgarp Valisi Recep Paşa’nın köşküne yerleşir.
Onları yönetenlerin kim olduğunu sorar sert bir şekilde.
4. Kendisine gösterilen yere gider ve kendinden emin görünen 27 yaşındaki bu adamdan herkes korkar.
“Ben sizin çıkarlarınızı korurum, ama izin verin burada toplanan halkla konuşayım” der. Gece, avludaki havuzun başında, tercüman aracılığıyla isyancılarla konuşur:
“Ey din kardeşleri! Memleketinizin korunması için güç birliğine ihtiyacımız var. Ayrılırsak güçsüz kalırız” der.
5. Mustafa Kemal, Trablusgarp’ta 1 ay kalır. Dönüş yolunda Bingazi’ye uğrar.
Bingazi’de Osmanlı’nın bir sancak başkanı olduğu halde bütün güç bu Şeyh‘in elindeydi. Gücünün kırılması gerekliydi.
6. O yüzden Şeyh salona girdiğinde herkes ayağa kalkarken Mustafa Kemal, yerinden kımıldamaz bile…
Şeyh Mansur, boynunu bükerek çıkar. Polis ve jandarma hayrete düşer.
7. Mustafa Kemal, yeniden buluştuklarında Şeyh Mansur’a Meşrutiyet’i anlatır.
Mustafa Kemal, Kuran’ı alıp öper ve “Bu kitap ve namusum üzerine ant içerim ki Halife’ye bir kötülük yapılmayacak” der.
Ayaklanma bir süre için durur; Osmanlı otoritesi sağlanır.
Ancak bu, uzun sürmez, Eylül 1911’de İtalyanlar Trablusgarp’a saldırınca Mustafa Kemal’e yeniden yol görünecektir.
8. Trablusgarp savaşı başladığında Osmanlı’nın bölgeye gidecek hali yoktur.
Harbiye Nezareti, “Yakalanırsanız ‘Hükûmetin bilgisi dışında seyahat ediyoruz’ diyeceksiniz” diye tembihlemiştir.
9. “Şerif” takma adıyla, bir gazeteci kimliğiyle gider Atamız.
10. Geceleri çadırda kalıyorlardır. Mustafa Kemal fasulye ayıklıyor, Fuat pişiriyordur.
“Gâvurlara karşı kutsal cihada katılmaya gidiyoruz” der.
Sınırı böyle geçerler. Üniformalarını giyerler; silahlarını gizledikleri yerlerden çıkarıp savaşa katılırlar.
11. Bir avuç gönüllü, şimdi Kuzey Afrika’daki son vatan toprağını savunacaklardır.
Cidden çok kıymetli bir kurmay olan Mustafa Kemal, burasını ele geçirmek için günlerce dikkatli bir plan hazırladı. (…) Yanındaki az sayıda arkadaşlarıyla süvari hücumuna kalkıştı. Kendisini zaptedemedim. Nitekim kısa bir zaman sonra, ben artçı kuvvetlerle kalmıştım; o, Kasr-ı Harun’un ilk basamakları önüne erişmişti.
Burada boğaz boğaza bir boğuşmadır başladı. Harabenin duvarlarının arkasında geçen bu mücadelenin safhalarını göremiyordum.”