Biz yaşamla anlaştık
ölümlerle beslenen aç kuşları
başımızdan def etme hastalığı
verdi bize..
başımızdan def etme hastalığı
verdi bize..
Önce toprak içinden çatladı,
kocaman bir tohum verdi
gökyüzüne
kocaman bir tohum verdi
gökyüzüne
çoraklığı kendi sesiyle kandırdılar
su kendi renginde berraktı
doğunun paslı ruhu
kuzeyin hüznü
ya karanlıkla her buluştuğunda
kendi sevincini yaşayan
ışık
su kendi renginde berraktı
doğunun paslı ruhu
kuzeyin hüznü
ya karanlıkla her buluştuğunda
kendi sevincini yaşayan
ışık
su ve ateş
umudu bir türlü elinden bırakmayan
bizlere sözleşmeler sundular.
umudu bir türlü elinden bırakmayan
bizlere sözleşmeler sundular.
“ya uzak olmalı karanlıklar
ya içinde kaybolmalısınız.”
ya içinde kaybolmalısınız.”
İçimize rengarenk ışıklar sızdı
piramitler, daireler, birbirini bir türlü
anlayamayan
yolcular gibiydik.
Keşfi çoktan yapılmış
kayaların, taşların, som altından yapılmış
kuşların…
piramitler, daireler, birbirini bir türlü
anlayamayan
yolcular gibiydik.
Keşfi çoktan yapılmış
kayaların, taşların, som altından yapılmış
kuşların…
… çağrısını bekleyen
bu toprağın gerçek
sahipleriydik..
bu toprağın gerçek
sahipleriydik..
Alnımız çatladı anlatmaktan…
dilimiz kurudu, kıyılardan dönmekten
çıplak denizlerin taşıdığı harfler gibi
yalnızdık..
dilimiz kurudu, kıyılardan dönmekten
çıplak denizlerin taşıdığı harfler gibi
yalnızdık..
Korku değildi bizimkisi..
yalnızlık belki farklı
boşluğun sardığı sessizliğin vurgusu
en çok buydu
can verip…. cansız kalmaktan öte
ses verip…. sessiz kalmak kadar
korkunç..
yalnızlık belki farklı
boşluğun sardığı sessizliğin vurgusu
en çok buydu
can verip…. cansız kalmaktan öte
ses verip…. sessiz kalmak kadar
korkunç..
…ama yine de
biz yaşamla anlaştık
ölümlerle beslenen aç kuşları
başımızdan def etme hastalığı
verdi bize..
biz yaşamla anlaştık
ölümlerle beslenen aç kuşları
başımızdan def etme hastalığı
verdi bize..
Birsen Kirişci