1. Sizin Hiç Babanız Öldü Mü? – Cemal Süreya
2. Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim – Can Yücel
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla ha düştü, ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin,
O çapkın babamı ben öyle sevdim.
Bilmezdi ki oturduğumuz semti,
Geldi mi de gidici hep, hepp acele işi!
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi.
Atlastan bakardım nereye gitti,
Öyle öyle ezber ettim gurbeti.
Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40’ı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul’a,
Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi, oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oyununu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.
En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim.
Hayatta ben en çok babamı sevdim.
3. Baba – Nazım Hikmet
her yılbaşında
sana söyleyecek
bir tek
sözüm var:
‘Seni ne kadar çok seversem
o kadar
çok olsun ömründen geçen yıllar…’
Baba!
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım!
Ne zulüm, ne ölüm, ne korku
başımı eğemez!
Yalnız senin elini öpmek için
eğilir başım.”
4. Baba – Rıfat Ilgaz
altmış üç yılını
mum sattın, kürek çektin
kul oldun sonunda bir kapıya
çıkarı olduğu halde işinin
kaplarını doldurmadın vaktinde
sessiz sedasız göçtün aramızdan
ne ölümün geçti gazeteye
ne dokuz göbek soyun
kötü mü olurdu
beş on para ayırsaydın bir kenara
kara günler için
hiç olmazsa başımızı sokacak
iki göz bir ev bıraksaydın
sokakta kalmış değiliz
adını herkese hatırlatacak
bir dikili çöpün bile yok yeryüzünde
mezar taşından gayrı
büsbütün unutulup gideceksin
seni üç aydan üç aya hatırlatan
elimizdeki cüzdanda olmasa
bizi ukardan konuşturacak
ne ham bıraktın, ne hamam
iki karışlık arsa da kalmadı
yangın yerinde
borcun bile yoktu ödenmiyecek kadar
neyinle övüneyim
şöyle böyle bir memurdun
kolculuktan yetişme
kimlerin yanında lafını edeyim.
5. Babam İçin – Sabahattin Ali
Şu zavallı ömrümün
En matemli bir günü.
Elim böğrümde kaldım,
Ben bugün haber aldım:
Babamın öldüğünü.
Bitti hayatın tadı,
Bu haber bırakmadı,
Dudağımda tebessüm.
Kalbim oyuldu yer yer,
Aman Yarabbi, meğer
Ne acıklı imiş ölüm”
6. Siyah ve Karanlık – Fazıl Hüsnü Dağlarca
Galiba kadir gecelerinde.
Onun inanmış sesiyle biz çocuklar
Daha küçülürdük odanın en uzak bir yerinde.
Müteessir olurduk kışı gören kırlangıçlar gibi,
Garip sedalarda hiçbir şey anlamadan.
7. Ağlamalar – Hasan Hüseyin Korkmazgil
Dalları düğüm düğüm
Gövdesi kahve falı
Bir zeytin ağacını köklemek var ya
Sökmek var ya sarp yamaçtan ardıcı
Kazma vurmak beş yüz yıllık meşeye
Acısı duymak var ya kopmanın
Babaların ağlaması işte o
Babaların ağlaması öyle zor”
8. Ruhi Bey Anlatıyor: Bir Düğün Günü ve Sonrası – Edip Cansever
Beni ölüme uğurlayan bir düğün günü
Babamı hatırlıyorum
Babamın ölümünü
Kırbacıyla birlikte bir çam ağacına gömülü
Annemse odasında babamın
Hasta yatağında
Kımıldamadan yatıyor”
9. Anneler Kaçar Gibidir – Turgut Uyar
Babalar geri çekilir, anneler onlara teslim olur
Saçlarımı hep kestim tutacak kadar kalmasın dedim
Çünkü bir başkaldırma ancak saçlarından tutulur
Gölleri bölümlediler ve sonra suya gittiler çoğu
Babalar hep perşembe, anneler hep cuma olur…”
Benim Babam – Fatih Kısaparmak
Sekiz köşe kasketiyle
Omuzunda sekosuyla hey!
Cebinde yok parası
Bafra’dır cigarası
Yüreğindedir yarası
Altı çocuk büyütmüş
Bir işçi maaşıyla
Bu adam benim babam hey!”
Diyalog – Özdemir Asaf
“Babamın öldüğünde aylardan Hazirandı,
O elli dördündeydi, ben yedi.
Bir ışık söndüğünde yol yandı.
O kedi bunları nasıl da bildi.”