Bu sayfayı açtığımda kadın hakları ile bu kadar ilgilenmemi kişisel sorunlarım nedeniyle olduğunu düşünen arkadaşlara gelmekte olan tehlikeyi anlatmakta zorluk çektim.
Korumacı ve geleneksel toplum olmaktan farklı bir biçimde uzaklaştığımızı görmek aslında zor değildi.
Gelenekselliğin farklı nedenlerle korumacılıktan uzaklaşıp zamanla bir çember oluşturmaya başlaması bilimsel olarak elbet irdelenebilir.Ama özellikle televizyon ve iletişimin bizi farklı noktadan yakalaması tahmin edemeyeceğimiz bir noktaya getirdi.
Dünyada birçok ülkenin neredeyse çarpışa çarpışa aldığı
KADINın seçme-seçilme ve çalışma haklarını 1934’te elde etmemiz sanırım bizi, ilk yıllarda motivasyona daha sonra rehavete itti.
Biz yıllar içinde bu durumun iyileşeceği ve gelişeceği iyimserliği
ile gelişmeyi okumak ve hatta sadece gerekirse çalışmak,
çalışma alanında ise zaten tüm çalışanların sorunları olarak gördüğümüz için hep görmezden geldik.
Ama hep sayfamda vurguladığım gibi eğer bir toplumda
SESSİZ KÖLELİK isteniyorsa,kadını geri plana çekmek gerekiyordu.
Son 20-25 yıldır önceleri küçük adımlarla sonra ise bariz bir yükselişle önce kadını dolayısıyla yetiştirdiği çocuğu ve nihayetinde tüm toplumu SESSİZ KÖLELİĞE getirme planlarını artık saklamıyorlar.
Her gün yeni fetva niteliğinde söylemlerle beyinleri boşaltılmış adreslere emir zinciri oluşturuyorlar.Çalışma hayatındaki kadına iyilik gibi ..!..düzenlemeyle, kadın çalıştırılmaza getiriyor.
Sosyal güvence evlilik, çalışma hayatı çocuk yetiştirme, günlük hayatı dini kurallarla sınırlandırma SESSİZ KÖLELİĞE dönüşür mü..?
Sabah cümlelerimi tekrar etmek isterim.
Çünkü bunu yalnız kendimize, bize emanet edilen cumhuriyetimize değil geleceğimiz olan çocuklara da borçluyuz.
Sesin boğuk çıkacak
sen yine de susma..
Şu sıralar düşünmek ,
konuşmaktan daha kolay
ve sadece daha rahat.
içinden yürüyen
kelimeleri susturma.
bu çetin yaşamın
ve
günlerin
yürüyüşü..
sesinin bittiği yer,
değil…senin
güldüğün yer
olacak.
SUSMA
Birsen Kirişci