Cinsiyetçiliğin Cinsiyeti Var Mı?

0
644

Cinsiyetçiliğin Cinsiyeti Var Mı?

Şengül Hablemitoğlu

Son iki gündür ortalıkta çeşitli cinsiyetçi açıklamalar savrulup durdu. Ben de bu yazıya bir hatırlatma ile başlamak istedim. Geçen yıl,  İngiliz Daily Mail gazetesi, İskoçya Başbakanı Nicola Sturgeon ve İngiltere Başbakanı Theresa May’ın bacak bacak üzerine atarak oturdukları bir fotoğrafı manşetine taşımıştı. Ve, “Brexit’i unut, bacak yarışını kim kazandı?” başlığını atmıştı. O günlerde Daily Mail’in manşeti ‘’cinsiyetçilik’’ tepkisine neden olmuştu. İki kadın liderin, ki, buradaki kadın lider vurgusunun, yine geçen yıl Hollanda ile yaşanan krizde o dönemde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olan kişinin Hollanda polisine kendini ifade etme biçimi olarak seçtiği ‘’bir kadın bakan olarak’’vurgusundan zerre farkı olmadığını söylemiş cinsiyetçiliğin dini, dili, ırkı, mesleği, eğitimi, milliyeti olmayacağını vurgulamıştım… Yazık ki, bu haber ve ülkemizde kadın erkek farklılıklarını öne çıkartan  ‘’kanıta dayalı bilimsel bilgi”yi paylaşmak için hiç fırsat kaçırmayan bilim insanlarının tutumlarındaki ortak noktayı, ortaya çıkan fotoğrafı yorumlamayı gerekli kılıyor. Türkiye’de kadınların ve erkeklerin, hele de son 15 yıldır Arap İslam sentezine terk edilen sosyal ve devlet-kurumsal yapıyı ne denli içselleştirdiklerini ve bunun esasında ne denli evrensel olduğunu gösteriyor. Ayrıca yaşlı erkeklerin evlenecek kadın bulamamaları ile ilgilenen ”devlet insanları”nın varlığı da bazı yüreklere su serperken, evrensellik bir anda yerelleşiveriyor. Ve yıl 2018, uzaya seyahat, hatta astral seyahat planlanan bir gezegende Batıda kadın lider ve bacak, bizde ise, kadın beyni vurgusu varsa; bırakın bir arpa boyu yol almayı geriye doğru yürüyüş, koşmaya dönüşmüştür  çoktan…

 

Bu noktada, erkek liderlerin oturuşuna dair bir yorum bugüne kadar görmediğimiz gibi, kendisini ‘’ben bir erkek bakan olarak’’ şeklinde ifade etme ihtiyacı duyan bir bakanla da karşılaşmadık. Nasıl ki, kadından master şef olmayacaksa, kadınları eti tuzlarken de göremiyoruz. Ne de olsa beyinleri yetmiyor bu işleri yapmaya… AB Sosyal Şartı eşitlik ve çeşitliliğe neredeyse her maddesinde değinir. Ancak aynı Avrupa’nın Parlamentosunda kadınlar daha bir kaç gün önce uğradıkları tacizleri anlatmakla meşgullerdi. Nedir sizden çektiği bu kadınların ey erkekler!.. Sosyal adaletin olmazsa olmazıdır eşitlik. Eşitlik cinsiyetten bağımsızdır. Biyolojik ve biyolojik olmayan kimliğin ne olduğuna bakmaz eşitlik. Cinsiyetçilik, başka bir ifade ile cinsiyet ayrımı, ırkcılık gibi anlamsız, faşizan bir ideolojidir. Cinsiyetçilik, bir cinsin diğerine göre üstünlüğüne inanmak ve dayanaksız bir şekilde iddia etmektir. Batı literatüründe sexism ile açıklanır. Cinsiyet ayrımcıları sexist olarak tanımlanır. Cinsiyetçilik heteroseksist çoğunluk baskısı varsa,  eşcinselliği de zorbaca dışlar.

Erkekler ağlamaz, kadından lider olmaz…

 Erkeklerin ağlamayacağına inanan kadınlar ve erkekler de, en az kadından siyasetçi olmayacağını, olursa bacaklarından başlayarak değersizleştirilebileceğini düşünen erkekler kadar cinsiyetçidirler. Bacaklar kadından lider olunca alay konusu, kadın bir seks objesi olduğunda kadının ne denli seksi olduğunun ölçüsüdür.  Ciddi bir sorun olan cinsiyetçilik, ayrımcılık kapsamında değerlendirilmesi gereken bir toplumsal olgudur ve en az etnik ayrımcılık ya da ırkçılık kadar tehlikelidir. Cinsiyetcilik sadece cinslerden birinin diğerinden, kadın erkek ayrımına bakılmaksızın, üstün olduğunu savunmakla değil ayrıca toplumsal cinsiyet rolleri ile de ilgilidir. Toplum tarafından kadına ya da erkeğe atfedilen rollerin, davranışların, düşünce kalıplarının dışına çıkılmasının yasaklanması, cinsiyete ait olduğu kabul edilen bazı davranışların  desteklenmesi, nesiller boyu sürdürülmesi cinsiyetçiliktir. Yuvayı dişi kuşların yaptığına, kadının yerinin mutfak olduğuna, öncelikli anne ve eş olduğuna inanan, kadının bu rollerini erkekle birlikte kutsayan bir kadin da kendi cinsiyetine yönelik cinsiyetçidir. Buna benzer olarak, erkeğe yüklenen ve erkek tarafından kabul edilen “erkek adam çapkın olur”, “erkek adamın elinden bir uçan bir de kaçan kurtulur’’ gibi erkek cinsini saçma sapan bir şekilde yücelten, onurlandıran zihniyet de cinsiyetçidir.

Çelişik Duygulu Cinsiyetçilik

Sosyal psikologlar Peter Glicke ve Susan Fiske, yayınladıkları bir makalede “çelişik duygulu cinsiyetçilik”ten söz ederler. Bu iki bilim insanı bildiğimiz cinsiyetçiliği analiz etmişler, çelişik duygulu cinsiyetçiliğin iki alt alanı bulunduğunu saptamışlardır. Bunlar, (I) düşmanca cinsiyetçilik ve (II) korumacı cinsiyetçiliktir. Düşmanca cinsiyetçilik, kadınların erkeklerden daha zayıf ve değersiz varlıklar olduğunu savunan, en çok bildiğimiz cinsiyetçilik türüdür. Korumacı cinsiyetçiliğin ise, çoğu kadın ve erkeğin farketmedikleri bir cinsiyetçilik türü olduğunu belirtilmektedirler. Korumacı cinsiyetçilik, erkek egemenliğinin sevecen, övgü dolu -beyefendi/ centilmen-görünümüdür. Ve çoğu kadın, bunu onur verici olarak algılamaktadır.

Korumacı cinsiyetçiliğin, ben buna  kandırıkçı(!) da diyorum, üç alt kategorisi vardır;

Korumacılığa dayanan: Kadınlar, çiçektir, minnoştur, incedir, zariftir erkekler tarafından korunup kollanmalıdırlar.

Tamamlayıcı cinsiyet farklılıklarına dayanan: Kadınlar üstündür, erkeklerde olmayan ahlaki duyarlılık, analık vs. gibi farklı özellikleri vardır.

Yakınlığa dayanan: Kadınların, erkeklerin duygusal ihtiyaçlarını karşılayacak gücü vardır.

Kadınlar, düşmanca cinsiyetçiliğe doğal olarak erkeklerden daha çok tepki gösterirler; korumacı cinsiyetçiliği ise, farkında olmadan erkeklerden daha çok desteklemektedirler. Korumacı cinsiyetçi erkekler, düşmanca cinsiyetçi erkeklere göre daha çok beğenilmektedirler. Çünkü jantidirler. Kadınlar onlardan hoşlanırlar bile. Korumacı cinsiyetçiliğin dili, aşk dolu ve ihtimamlı olsa da, uzunca bir süre dolandıktan sonra yolun sonunda kadınlar; ‘’kadınlar daha güçsüz varlıklardır’’ çıkmaz sokağına varırlar. Uzun vadede bu durum, cinsiyet ayrımcılığına neden olmaktan başka bir işe yaramamaktadır.

Veee, bu bağlamda korumacı cinsiyetçilik, kırmızı başlıklı kız masalındaki sinsi tuzağa dönüşmektedir. Korumacı cinsiyetçiliğin desteklendiği toplumlarda , düşmanca cinsiyetçilik hem yasal hem de toplumsal normlarla kontrol altında olsa bile, erkeklerin daha uzun yaşadıkları, daha eğitimli oldukları, daha çok kazandıkları ve siyasette daha çok söz sahibi oldukları belirtilmektedir.

Sözün özü, kabul edelim ki, ister seve seve ister döve döve yapılsın cinsiyetçilik, toplumun içine çekildiği en tehlikeli ayrımcılıkların başında geliyor. Soru ve sorun şu ki, eğer, “cinsiyet”in getirdiği dezavantajlar olmasaydı, eğer sadece cinsiyetleri nedeniyle kadınlar eğitimden, bilimden, siyasetten, sosyal yaşamdan bu kadar uzaklaştırılmasalardı ve uzaklaşmasalardı dünya nasıl bir yer olurdu ?

Şengül Hablemitoğlu

 

Kaywww.linkedin.com/pulse/cinsiyetçiliğin-cinsiyeti-var-mı-şengül-hablemitoğlu/nakça:

* https://www.washingtonpost.com/news/speaking-of-science/wp/2015/03/09/sexism-often-comes-with-a-smile-study-finds/?utm_term=.57da6e7c9730

* Glick, P. and Fiske, S., (1996). The Ambivalent Sexism Inventory: Differentiating Hostile and Benevolent Sexism . Journal of Personality and Social Psychology, 70(3): 491-512.

CEVAP VER

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.