Devletlerarası Siyasette Etki Odaklı Terörizmin Rolü

0
935

20. yüzyıl büyük savaşların, bölgesel çatışmaların ve çeşitli terör eylemlerinin görüldüğü bir korku yüzyılıydı. Bu yüzyılda Avrupa’da başlayıp dünyaya yayılan bir savaş, bütün güç ilişkilerini değiştirerek Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve Çarlık Rusya’sı gibi yapıları parçaladı. Sınırlar ve rejimler art arda değişirken, ulus devletler bu yüzyılda biçimlendi. 21. yüzyılı şiddetin yüzyılı olarak besleyecek olan bu evre, emperyalist-kapitalist sistemin çatlaklarından sosyalist-kapitalist kamplaşmayı doğurdu. SSCB’nin dağılmasıyla ABD kesin zaferini ilan etse de, tek kutuplu dünya görünümü hızla değişime uğradı. Rusya kısa süre içerisinde kendini yeniden yapılandırarak sahneye dönerken, Çin, Hindistan, Japonya ve Almanya gibi devletler, ABD’ye karşı alternatif güç odaklarını oluşturmaya başladılar.

Vekalet Savaşlarından Etki Odaklı Terörizme

Perslerden Roma’ya, Roma’dan Devrim Fransa’sına kadar birçok devlet tarafından uygulanmış siyasal bir yöntem olan terörizm, hazırlık ve güdülenme sağlanmamışsa güçlü hedefleri sarsabilecek bir silaha dönüşebilir.

Terörizm genel olarak siyasal nitelikli amaçlara ulaşmak için kullanılan ve psikolojik yanı ağır basan ağır bir savaş biçimidir. Terörizmde siyasal süreci etkileme amaçlanır. İlk olarak Latincede 1520’li yıllarda kullanılan ”terreur” kelimesi, ‘büyük korku‘ anlamında kullanırken, ilk kez siyasi anlamda kullanılması Fransız Devrimi dönemine denk gelmektedir. Soğuk savaşta devletlerarası savaşların risklerini azaltmak için uygulanan bu yöntem, ülkeler arası güç, hükümranlık ve etki mücadelesinde de kullanılmaktadır. Bu durum yavaş işleyen diplomatik süreçleri hızlandıracak bir yöntemi meydana getirmiştir: etki odaklı terörizm.

Etki büyük oranda vekalet savaşı veren grupların eylemleri ile ölçülmektedir. Vekalet savaşlarının düzensiz ve asimetrik oluşu devletlerarası savaşlardan daha hızlı sonuçların alınmasına neden olmaktadır. Bu durum devletlerarası ilişkilerde sıkça kullanılan bir yöntemdir. Buna göre dünyanın herhangi bir yerinde patlayan bomba, intihar saldırısı ve meydana gelen terörist eylem örgütsel çıkarların yanında devletlerarası mesajları da iletmeye yöneliktir. Terörist eylemlerde etkinin oranıyla hedeflenen sonuçları şu şekilde sıralayabiliriz:

  1. Terör örgütleri, şiddet eylemleri aracılığı ile devletleri kışkırtarak oluşturdukları karşıt tepki sonucunda grup üyelerinin bütünlüğünü ve grup kimliklerini korumayı/ güçlendirmeyi hedeflemekte, böylelikle grup üyelerinin savaşma motivasyonlarının devam etmesini ve silahlı mücadeleye olan inançlarının güçlenmesini sağlayabilmektedirler.
  2. Terör örgütleri sivil halka yönelik eylemleri ile hedef toplumun devlet otoritesine olan güvenini ve inancını sarsarak, toplum ile devlet arasında psikolojik bir kopuşun ortaya çıkmasına neden olabilmektedirler. Böylelikle terör örgütünün hedef aldığı toplum kendi güvenliğini sağlayamayan devletin politik argümanlarından çok örgütün alternatif ve politik programını kabul etmeye eğilimli hale gelmektedir.
  3. Buna zemin hazırlayan, ekonomik, örgütsel, askeri ve istihbarat kaynaklarını sağlayan servisler, bu örgütleri kendi çıkarlarını koruyacak “hazır kıt’a” olarak kullandıkları için, eylemin amaç ve sonucu çok boyutlu olabilmektedir.

Terörist eylemler ile domino etkisi yaratılabilir. Örneğin, uzay çağı olarak kabul edilen 21. yüzyılı biçimlendiren en önemli şey,  18. yüzyıldan başlayarak yaşanan bilimsel ve teknolojik gelişmeler olmuştur. Ancak bilimsel ve teknolojik gelişmelerin dünyayı radikal bir değişime zorlaması, küresel etki amaçlı olmayan bir terör eylemi ile mümkün olabilmiştir:

Tarih 28 Haziran 1914’ü gösterdiğinde Avusturya Macaristan prensinin Saraybosna’da bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi devletlerarası bir savaşa neden oldu. Benzer bir süreç 11 Eylül saldırılarından sonra da yaşandı. ABD’nin besleyip büyüttüğü El-Kaide, soğuk savaşın sona ermesinden sonra yaşanan en büyük terör eylemini ikiz kulelere saldırarak gerçekleştirdiğinde, çevreden merkeze/merkezden çevreye doğru yayılan savaşların zemini hazırlandı. DAEŞ’in ilk eylemi ile yarattığı etki kısa süre içerisinde DAEŞ’in geniş bir sahayı ele geçirmesini sağlarken, Ortadoğu kapılarının da küresel güçlere ardına kadar açılmasına neden oldu.

Ancak DAEŞ’in örgütsel alt yapısını hazırlayan ABD uzun vadede başlattığı bu savaşı kaybedecek gibi duruyor. Çünkü savaş, kriz ve küreselleşme yüzyılında ABD’nin iki büyük kaybı oldu. Artık teknoloji üreten ve ürettiği teknolojiyi pazarlayan tek ülke olmadığı için pazar hakimiyetini hızla kaybetmeye başladı. Asya, Afrika ve Ortadoğu’da beslediği gruplar, güç kaynaklarının değişmesiyle hızla yönünü ABD’ye döndü. Bugün Ortadoğu’da ABD adına vekalet savaşı yürüten gurupların varlıklarını sürdürmeleri için Rusya ve İran’ın dolaylı desteğine ihtiyaç duymaları bu tezi desteklemektedir. Dolaylı ya da doğrudan NATO müttefiki ülkelerin Çin ve Rusya ile iyi ilişkiler kurmaya çalışmaları AB ve ABD egemenliğinde sona gelindiğini göstermektedir. Öyleyse vekalet savaşlarında, AB ve ABD’nin en çok başvuracağı yöntemin yine etki odaklı terörist eylemler olacağını söyleyebiliriz.

Terörizm doğru tanımlanamadığı sürece karşı mücadelede başarılı olunması mümkün değildir.

Öncelikle terörizmin “basit tanımlamalar” dışında dünya siyasetine yön veren siyasal bir yöntem olarak görüldüğünü vurgulama ihtiyacını duyuyoruz. Terörizmin doğru tanımlanamıyor oluşu, terörizme karşı mücadelede etkili bir mekanizmanın oluşmasını engelleyen önemli bir faktördür. Bunun en önemli sebebi, terörist yapıların büyük oranda devletler tarafından desteklenmeleridir. Bu yüzden illegal yapılarından çok demokratik meşru zeminde yürüttükleri faaliyetleriyle (!) desteklenen ve büyük kaynaklara ulaşabilen yapılarla mücadele etmek oldukça zordur. Bu sebeple herhangi bir ülkede, kitleleri yönlendirme ve politik çözülmeyi sağlamak için uluslararası güç dinamikleri tarafından kritik süreçler için kolaylıkla kullanılmaktadırlar. Bu süreçler, meşru zeminde örgütlenen STK’lar, partiler v.d kuruluşların eli ile işletilirken, ihtiyaç duyulduğunda illegal kanatları harekete geçirilmektedirler.

Dışişleri Bakanlığı’nın resmi sayfasında bu gerçek çok açık bir şekilde belirtilmiştir; “Türkiye’yi hedef alan terör grupları ülkemizin sınırlarının dışında teröristler için eğitim kampları kurmakta, fon toplamakta ve medya organları yoluyla propagandalarını yapabilmektedirler. Terör örgütlerinin liderleri, terör suçlarının failleri, hamileri ve finansörleri Türkiye dışında serbestçe dolaşabilmektedirler.” Ayrıca terörizme karşı mücadelede önemli bir faktör olan Jandarma Genel Komutanlığı’nın resmi sayfasında da, terörizmin klasik anlamlarının dışında, yeni anlamlar kazandığı vurgulanmıştır. Resmi söylem ve kaynakların terörizm algısı hızla değişime uğrarken, karşı mücadelede uygulanan yöntemler de çeşitlenmeye başlamaktadır.

Asimetrik savaşın bir unsuru olan terörizm, hedefinin psikolojik olarak yıpratılmasını, savaşma azmi ve iradesindeki politik kararlılığın kırılmasını amaçlamaktadır.

Terörizmin meşrutiyet kaynağı ideolojiktir. Ancak meşrutiyeti konjonktürel süreçlere göre değişmektedir. Bu yüzden terör gruplarının üyelerini bir arada tutan bir motivasyon kaynağı olsa da, düşman algısı ve cephe hattı değişkenlik göstermektedir. Örneğin, SSCB’ye karşı ABD tarafından örgütlenen ve soğuk savaş boyunca kullanılan El-Kaide’nin ABD karşıtı söylemlerle örgütlenmesi manidardır. El- Kaide ve ondan bölünerek ayrı gruplar şeklinde örgütlenen fraksiyonlar, Afganistan’da SSCB’ye karşı terör faaliyetlerinde bulunurken, savaş hatları konjonktür değiştiği için Ortadoğu’ya, ABD ve Avrupa’ya kayabiliyor. Öyleyse şunu söyleyebiliriz, terörün kaynağı kullanılabilecek hazır kıt’aları örgütlerken, aynı zamanda karşı terörizmi de meydana getirmektedir. Terör guruplarının klasik kavrayışın dışında yapılandırılmaya başlanmasının sebebi budur.

Sosyalizme karşı liberalizmin kesin zaferi ve soğuk savaşın bitmesinin sonucunda, terörist gruplar ideolojik sapmaya uğradı. Artık onlardan beklenen korkutmaları, yıldırmaları ve bölmeleri değildir. Onlardan beklenen, faaliyet yürüttükleri ülkenin küresel çetelerin çıkarlarına göre politika üretmelerini sağlamalarıdır. Dolayısıyla, terörizmin daha çok etki odaklı eylemler ürettiğini söyleyebiliriz. Çünkü etkinin kapsamı ve buna bağlı olarak meydana gelen sonuçlar daha önemli süreçlere neden olmaktadır.

SSCB dağıldıktan sonra ABD, AB ve bazı Ortadoğu merkezli servislerin güdümüne giren Terör Örgütü PKK’nın da ideolojik alt yapısı sonuç odaklı eylemlerden etki odaklı eylemlere göre değişime uğradı.

Önümüzdeki yazıda etki odaklı terörizmin Türkiye’de yansımalarını yorumlayacağız. Bununla beraber FETÖ, PKK, DHKP-C, DEAŞ ve El-Kaide gibi terör örgütlerinin siyasal yapıları, kaynakları ve eylemleri hakkındaki araştırmamızın sonuçlarını paylaşacağız.

Ali AKŞİN

Kaynaklar:

Millî Güvenlik ve Askerî Bilimler Akademik Dergisi

mfa.gov.tr

CEVAP VER

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.