Fırat’ın doğusunda ne var?(5)

0
458

14 Ocak’ta ‘Eğer Kürt’lere saldırırsa Türkiye’nin ekonomisini mahvederim’ diyen Başkan Trump, aynı Twitter mesajında ‘Fırat’ın doğusunda 460 kilometrelik sınır boyunca 32 kilometre derinlikte güvenli bölge kurulabileceğinden’ söz etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın telefonla Trump’la konuştuğu bu konu daha sonra karşılıklı olarak farklı düzeylerde detaylı olarak değerlendirildi, değerlendiriliyor ama ortada sonuç yok.
Çünkü;
1-Türk askerinin gireceği güvenli ya da tampon bölgenin güneyinde kalacak PYD/YPG/SDG ve ellerindeki ağır silahların ne olacağı belli değil,
2-Rusya, Fırat’ın batısında yaptığının tersine doğuda TSK’nın girmesine izin vermiyor.
Trump elbette ‘Gel güvenli bölge kur’ diyerek Erdoğan’ın Putin’le olan dostluğunu bozmak ister ama Türkiye için daha önemli olan 70 bin YPG/PKK militanının durumu.
Bu militanların ağır silahları var ve Irak ya da ‘dost ve kardeş’ ülke Katar’daki üslere çekilecek Amerikan askerlerinin korumasında olacaklar ve hiç kimse onlara dokunamayacak.
Yoksa Trump ‘Türk ekonomisini çökertir’!
Trump kendince herkesle dalga geçiyor.
Venezuela’da yaptığı gibi.
Belki de Maduro’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’la dostluğunu kıskanıyordur. Afganistan ve Irak’ı işgal ederek perişan eden ABD ‘Arap Baharı’yla Suriye, Yemen ve Libya’yı darmadağın etti.
Hem de bildik müttefikleriyle.
1991’de Türkiye’ye gönderilen Çekiç Güç’le 36. Paralel’in kuzeyinde Iraklı Kürtleri koruyan emperyalist ABD şimdi de aynı paralelin güneyinde Suriyeli Kürtleri korumayı planlıyor.
Hem de Fırat’ın doğusunda Türkiye’ye kurduracağı tampon bölgeyle.
Oyun içinde oyun.
Ders alan yok.
Çekiç Güç 12 yıl Türkiye’de kaldı ve gittiğinde Irak işgal edildi ama çuval Türk askerinin kafasına geçirildi.
Ve bir zamanların Marksist-Leninist PKK /PYD militanları Amerikan bayrağının gölgesinde ‘Biji Trump’ diye bağırıyorlar.
Bu işte bir gariplik var ama burası Ortadoğu.
Yok birbirimizden farkımız.
Kimin eli ne zaman, nasıl ve kimin cebinde olacak belli olmaz.
Belli olmadığı için herkesin durumu ortada.
Boşuna dememişler ‘Ortadoğu bataklığına girdin mi çıkamazsın’.
Türkiye ‘Güvenli bölge’ hesapları yaparken Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn, Mısır ve elbette İsrail aynı yerde Türkiye’ye ‘tuzak’ kurmaya hazırlanıyor.
Herkesin elinde bir kapan uygun zaman ve mekanı kolluyor.
Herkes her an birbirine kazık atmaya hazırlanıyor.
Genetik alışkanlık!
Yüz yıllardır bu böyle.
Arap ülkeleri birbirine düşman.
57 Müslüman ülkede iktidarların ezici çoğunluğu demokrasiye düşman ama ABD ve Batı onlara dost.
İnek gibi sağıldıkları sürece sorun yok.
Onların görevi halklarını açlık, cehalet, sefalet ve dini bağnazlık içinde tutmaktır.
Vatan sevgisini yok etmektir.
Başarılı oldukları ortada.
‘Arap Baharı’ ülkelerinde yaşanan her şeyin nedeni cehalettir.
Cahil insanlara her türlü yalanı yutturmak çok kolaydır.
Algılar böyle yerleştirilir.
Suriye’nin tümünde, batısında ya da doğusunda.
Yoksa 2011 öncesinde hemen hemen hiçbir sorunu olmayan Suriyeli Kürtler silaha sarılıp ‘Burası benim’dir diyemezdi.
Yoksa Fırat’ın doğusunda bulunan Arap aşiretler üç beş milyon dolar karşılığında vatanlarına ihanet etmezdi.
Yoksa ülkenin her yerine yayılan 200 bin terörist hiç bilmediği 100 ülkenin yardımıyla kendi ülkesini yıkmazdı.
Cehalet olmasaydı, ‘Her şeyi Allah için yapıyoruz’ demek yerine destek veren ülkelerin ‘Allah düşmanı’ oldukları görürlerdi.
Artık her şey ortada.
Doğusu batısı hiç önemli değil.
Coğrafyanın tümünde sorun var ama çare arayan yok.
Herkes tezgah peşinde.
İyi de ne zamana kadar?
Baade harab el-Basra mı! (*)
Basra Fırat’ın doğusunda değil ama Fırat ve Dicle’nin buluştuğu yerde.
Üst tarafı Mezopotamya.
Kimler geldi kimler geçti!
..
(*) Basra yıkıldıktan sonra mı

29 Ocak 2019

Hüsnü MAHALLİ

************************************

Fırat’ın doğusunda ne var?

80-90 yıldır Kürtler bulundukları ülkelerde savaşıp duruyor.
80-90 yıldır Kürtler kendi aralarında kavga ediyor.
PKK’ya karşı devletin yanında duran Köy Korucuları’nın benzerleri Irak ve İran’da oldu.
80-90 yıldır Kürtler emperyalist ülke ve güçlerin ihanetine uğruyor.
Önce destek verip kışkırtıyorlar sonra yüzüstü bırakıp kaçıyorlar.
Irak, İran ve Türkiye’de böyle oldu.
Sıra Suriye’de.
Türkiye 40 yıldır PKK ile savaşıyor.
Sonuç?
Fırat’ın doğusunu konuşuyoruz.
Kısa bir süre önce ‘Yurt içinde ve Kandil’de üç beş bin terörist kaldı’ diyenler umarım şimdi YPG’nin Suriye’de 70 bin civarında militanın olduğunu biliyordur.
Çok gelişmiş silahları var, Batılı ülke subayları tarafından çok iyi eğitildiler ve IŞİD ile savaşarak çok şey öğrendiler.
Fırat’ın doğusunda yayılmış bu militanlarla nasıl baş edilecek?
Ya da ne zamana kadar savaşılacak?
ABD ‘Güvenli bölge kurabilirsin’ diyerek Türkiye’yi bölgesel bir savaşa sürüklerse ne olacak?
Kuzey Irak’da Barzani ve Talabani’ye bağlı 120 bin Peşmerge hangi güne duruyor?
Irak’ın her yerine yayılmış yüz binlerce İran yanlısı Şii milis kime karşı nasıl harekete geçer?
İğneyi başkasına çuvaldızı kendimize batırma zamanı gelmiştir.
Bazen her ikisi az gelir.
Coğrafyanın genetik kaderidir.
Gaflet, Dalalet ve hatta Hıyanet’.
Türk, Arap, Acem ya da Kürt olmak hiç önemli değil.
Osmanlı, Pers, Abbasi, Emevi ya da Eyyubi olmak aynı.
Şii ya da Sünni desek farketmez çünkü hepsi toptan Müslüman.
Tarihi unutsak bile bugün de birbirlerini boğazlıyorlar.
Her yerde yoksulluk, cehalet, açlık, perişanlık ve rezalet.
2011 öncesinde Suriye’de hiç bir terör örgütü yoktu ve bu ülke Türkiye’nin en iyi dostuydu.
‘Arap Baharı’nda birileri bu ülkeye demokrasiyi getirmek istedi.
Din adına ve ‘en hakiki Müslüman’ Vahabi Suudi’lerle birlikte.
Eski Komünist Putin olmasaydı bugün Bağdadi Şam’da halifeliğini ilan etmiş olacaktı.
100 yıl önce haritalar Kürtlere göre çizildi 100 yıl sonra yani bugün herkes onlara göre hesap yapıyor.
Sevr’den bu yana 99 yıl geçti.
Emperyalistler Kürtleri bölgenin 4 ülkesine dağıtınca bizler de yani Türkler, Araplar, Persler ve Kürtler kendi aramızda kavga edip duruyoruz.
Türkiye, İran, Irak ve şimdi Suriye’de.
Kavga ve oyuncular aynı ama zaman ve mekan değişiyor.
Ders alan hiç yok.
Yedi yıl Esad ile kavga eden Türkiye şimdi Esad’la birlikte PYD/PKK’ya karşı savaşma planları yapıyor.
Adana Anlaşması.
Öcalan’ın Suriye’den gönderilmesinden on gün sonra 20 Ekim 1998’de imzalanan ve 2010’da revize edilen anlaşmaya göre Türkiye ve Suriye PKK’ya karşı işbirliği yapacak, bunun için Türk askeri ve istihbarat subayları Şam’daki Türk elçiliğinde bulunacak.
Şimdi benzer bir işbirliğinin olabilmesi için elçiliklerin Şam ve Ankara’da açık olması ve iki ülke arasındaki ilişkilerin direkt ve sürekli olması gerekiyor.
20 yıl önce de konumuz PKK şimdi de konumuz PKK yani YPG.
Demek ki hiçbir şeyden ders almıyoruz.
Hafızayı ‘reset’ etme zamanı gelmiştir.
Sevr’de senaryosu yazılan bu oyun farklı sahnelerde hala oynanıyor.
Fırat’ın doğusuda, batısında, güneydoğuda, kuzey Irak’da ya da İran Kürdistan’ında…
Figüranlar göreceli değişebilir ama oyun kurucular hep aynı.
Aslında her şey çok net ve ortada.
20 yıl sonra Adana Anlaşması’nı yeniden konuşuyorsak bu işte bir gariplik var.
Müslümanlar birbirini kırmaya programlanmış!
Bütün oyunları önlemenin tek bir yolu var o da iyi niyet, samimiyet ve birliktelik.
Yoksa biz daha çok Adana’yı konuşuruz.
Biz Fırat’ın doğusunda ne var diye bakınırken birileri gelir Fırat’ı da Dicle’yi de alır götürür.
O da yetmezse Nil’i de.
Seyhan ve Ceyhan’ı da.
Kuru bir Adana kimin işine yarar bilinmez ama Çukurova olur çukur sefalet.
Siz sağ kime selamet!

30 0cak 2019

Hüsnü MAHALLİ

CEVAP VER

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.