Güneş Dil Sözlüğü

0
1774
Güneş Dil Teorisi Nedir?

Güneş-Dil Teorisi, Türk dilinin eskiliği ve başka dillere kaynaklık ettiği görüşünün dilbilim temellerine dayandırılabileceği görüşünden güç alan bir teoridir. 1934-1936 yılları, Atatürk’ün aynı zamanda Türkçenin ve öteki dünya dillerinin kökenine eğilme yönündeki çalışmalara ilgi gösterdiği yıllardır. Teorinin ilham kaynağı Viyanalı Dr. Hermann F. Kivergitsch’in Atatürk’e gönderdiği 41 sayfalık basılmamış bir incelemesidir.

Viyana Üniversitesi’nde yetişmiş olan Kıvergitsch, sosyoloji ve antropoloji yöntemi ile elde ettiği bilgileri, S. Freud’un psikanaliz görüşleri ile birleştirerek dil akrabalıklarının araştırılmasında kullanmak istemiştir. Türk Dillerindeki Bazı Unsurların Psikolojisi adlı incelemesinde ileri sürdüğü teorinin özü, Türkçenin eskiliği ve başka dillere kaynaklık ettiği görüşünün bazı ses değişme ve gelişmelerine bağlanmasıdır. Bu temel görüşten yararlanarak Etimoloji, Morfoloji ve Fonetik Bakımından Türk Dili adlı kitapçığı hazırlamıştır.


Teorinin İçeriği 

Teorinin ana fikri “Türk dilinin dünyada esas bir dil olduğu ve dünya dillerindeki birçok kelimenin de Türkçeden türediği”ydi.

Güneş Dil Teorisinin tarih içerisinde oynadığı rol, Atatürk Devrimleri’ni anlamak açısından önemlidir. Ümmetten millete geçme aşamasında olan ve Batı karşısında kendisini aşağılanmış hisseden Türk milletine özgüven aşılamak Teorinin amaçları arasında görülmüştür. Teori, Atatürk Devrimleri’nin yıktığı düzenle ve Avrupa merkezci tarih teorileriyle hesaplaşma çabası olarak değerlendirilmektedir. Bundan dolayı bilimsel nedenlerden çok siyasi nedenlerle desteklenmiştir.

Atatürk Türk Tarih Tezi’ni desteklemek için Kvergić’in hipotezini geliştirilmesini istiyordu. Çünkü kendisine güvenen ve saygı duyan bir millet bilincinin uyanmasını istiyordu. Avrupalı tarihçilerin Türkleri aşağılamasına yanıt olarak “Türk dili, Taş ve Maden devrinde kültür kelimelerini göç yolu ile yeryüzündeki dillere yayan kadim büyük bir kültür dilidir.” mesajı verilecekti.

*************************************************************

BU KONU DA YAPILAN BİR ARAŞTIRMA YAZISI

Eski Türkçe’den başka dillere geçmiş sözcükler listesi. “Eski Türkçe”den kast edilen, 7-8 bin yıl öncesinden, birkaç yüzyıl öncesine kadarki Türkçedir. Ancak Güneş-Dil kuramına göre en eski sözcükler, temel sözcükler – sözcük kökleri son yüzyıllarda birbirine geçen sözcüklerden çok daha önemlidir. TÜRKÇE SÖZLÜKLERDE BULUNUP, ARAPÇA veya FARSÇA KÖKENLİ OLUP BATI DİLLERİNE GEÇEN BİNDEN FAZLA SÖZCÜK BU SÖZLÜĞE ALINMADI.

 

Able: (Çok önemli) son ek olarak edebilmek.. yapabilmek. Türkçede bire bir aynı. Readable: okunabilir.

Absorb: Emmek. Eski Türkçede emmek anlamlı “sor”a ne kadar benziyor! Soğurmak oradan geliyor.

Ache: Acı

Add, addition: Katma, toplama.. Arapça Add: Sayma. Türkçe “katmak” filiyle bağlantılı?

Aqua: Su..akmak.. akıcı..

Again: Gene, yine.

Agate: Eski Roma dilinde iyi, Agapi: Yunanca’da sevilen kişi, sevgili, Aga:Türkçe’de sevilen kişi.

Aim: Amaç, eğilim, eğim

Akin: Akraba, yakın. Türkçe’deki “yakın” sözcüğünün “y”si düşmüş.

All: Hepsi.. Ol: Türkçe, o, öbürü, onlar, oğul, arı oğulu.

Alter: İkinci, alt, Türkçe: Alt, ikincil, ikinci yüz, altındaki.

Ana: Batılı kadın ismi olarak güzellik, lütuf, inayet; Latince ön ek olarak üste, geriye, baştan aşağı, bütünüyle…

Animate: Canlandırma… Hepsinin Türkçe’deki “ana” ile köken bağlantısı var.

Arrive: Ermek

Attach: Takmak

Attaque- Attack: Fransızca kökenli olduğu söylenir, tam tersidir. Atak, atik en eski Türkçe sözcüklerden. Yabancı dillerden Türkçeye geçtiği sanılan böyle bazı kelimelerin aslında Türkçeden o dillere geçtiği açıktır. Örneğin “onur” sözcüğü.

Aus (dış-dışarıya-dışarıda) eki (Almanca) : Öksürük, öskürük, Osgırık, Osuruk, Aksırık sözcükleriyle bağlantılı. Bunlarda aynı zaman “eks” (dışarıya, dışarıda) ekiyle ilinti var.

 

Bad: Kötü,bed.

Barrack: Baraka. Eski Türkçede Borak.

Base, basement: Taban, alt, esas.. “Basmak”tan (Arapça köken?) gelir. Eski Türkçede de basmak en azından baskın ve basılıp yayılmış anlamında vardır. Kim kimden almış?

Bath: Banyo. Türkçe batmak, banmak sözcükleriyle ilgili. Türkçede “ba” ile başlayan sözcükler su, çamur, bataklık, göl ile ilgili. Balık…

Bear: Ayı. Eski Türkçede Börı: Kurt.

Belly: Karın, göbek. Türkçe’de “bel”i (arkada) ifade ettiği gibi, tüm bel bölgesini de (arka-ön) ifade eder: (Bel – bel çevresi ölçümü…)

Better: Daha iyi. Türkçe bet: Çok, pek, iyi

Bien (Fransızca): İyi. Eski Türkçede bigen: beğenilen.

Birth: Pörtlemek, börtlemek, doğum. İngilizce etimolojide İskandinavya kökenine bağlarlar. Oraya nereden gelmiş!!!

Body: Beden. Eski Türkçede “bod” boy ile ilgili. Kamet: Aynı anlamda. Boy, beden.

Bore: Delik açmak, sondaj yapmak… Boru?

Botanic: Yunanca botanikos “bitki” den geldiği söylenir. Eski Türkçe bitki, biten… Ot?

Buckle: Büklüm

Bull, bufalo: Boğa. Eski Türklerde bukan.

Bulletin: Bülten. 1300’lerde Papalık yayını olarak geçer. Lattince “bulla”dan geldiği söylenir. Mühürli belge. Bulla, boğum demektir, herhalde mühürü kast eder. Aynı zamanda “boğa”dır. Boğum, boğa, bulla.. Yoksa Eski Türkçe “Belet” (belge)den gelmesin? Her yandan işler karışık!

Burg, bourgeois: Şehir isimleri sonu, şehir, şehirli. Aslı kale, burç içi yerleşim demek. Arapça burç… Türkçede burç: yüksek, sarp tepelik.

Bush: Çalı. Eski İskandinav- Alman dillerindeki “Busk”dan gelme. Türkçesi: Bük.

Buttock: Kaba et, but. Türkçe: But

 

Caique: (Fransızca) Kayık

Calm: Durgun, kıpırtısız, sakin. “Kalım”dan köken?

Can: (Ken) Yapabilmek. Türkçede fiilden isim yapma eki aynı anlamı verir. Etken, çalışkan, üretken, değişken…

Capacity: Kaplayıcılık, kaplama özelliği

Capire: Kapmak anlamak

Capsize: Kapsız kalmak, alabora olmak, devrilmek, kapaklanmak

Captive: Yakalanmış, kapılmış, esir

Capture: Kapmak, yakalamak. Cap ile başlayan ve kapsamayı ifade eden tüm bu sözcüklerin kap (çanak) ile bağlantısı söz konusu.

Caravan: Kervan

Catch: Yakalamak.. Türkçeden (Kaçmak) ters anlamıyla geçmiş. Olur böyle şeyler…

Cauldron: Kazan

Cave – Cavern: Mağara, oyuk. Türkçe: Kovuk

Chew: Çiğnemek.

Chill: Soğuk, soğukluk. “Cold” kökenli olduğu söylenir. Eski Türkçede “Çilden” kışın en soğuk dönemi. “Çilen” çığ.

Civil: Medeni, uygar, kibar insan. Eski Türkçe: İyi huylu kişi.

Co: Latince ön ek. Birlikte, beraber… Türkçe Komak, koymak ile yakın bağlantı.

Conan: Eski efsanedeki yabancı? kahraman. Eski Türkçede Kunan: Adaletli, adil 🙂

Conglomeratus: (Latince) Conglomeration: To roll together. Türkçe Kangal.

Corner: Köşe.. “Kenar” ile benzerlik.. Farsça köken “kanar”, “kiran”.. Eski Türkçe Kanat…

Crime: Cinayet, suç Türkçe: Kırım. Arapça: Cürüm.

Cup: Kase, bardak, kap.

Curettage. Kürtaj: Küremek, kürek.. den geliyor.

Curve, Curvatur:  Kıvrık, kıvrımlı.

Cut: Kesmek. Arapça kat: kesmek. Türkçe: tabaka, katlamak, çoğaltmak, fazlalaştırmak kesit tabaka

Cynic: Sinik, kötü anlam çıkartan, olumsuz.

Çengi: Bin küsur yıldır Türklerin kullandığı bu sözcüğe de Farsça kökenli denir. Öyleyse Göktürkçedeki Çengin: Gösterişli, dikkat çekici ve Çengşi: Mucize, olağanüstü sözcükleri ne oluyor? Muhtemelen Çengi şamanist dansçıydı?

 

Dashing, dasher: Atmak, fırlatmak anlamlarını da içerir ve Türkçe “daş-taş” sözcüğünden kaynaklı? Taşımak ile aynı kökenli? Türkçedeki “taş” ile “taşımak” benzerliği de aynı kökenli olmasından.

Dear: Değerli, değer.

Decus, decorare: Görkem, ihtişam, şan, gurur… Dekore etmek buradan türüyor. Türkçedeki “dik”e benzerlik?

Deep: Derinlik, derinde, dip. (deep in the woods: ormanın derinliklerinde… below the surface: yüzeyden çok derinde)

Deny: Reddetmek, inkar etmek. Eski İngilizce ve Türkçede nay: hayır. Denay. Hayır demek.

Derive: Türev

Dicera, dictare: Demek, söylemek, anlatmak, buyurmak… Fransızca dit-di, aynı kökenden, demek… dimek… didi.

Dome (İng) – Dom (Alm) : Kubbe. Tümör (Ur). Belki Latince “Domus”: Ev. Tomur, tomurcuk, tomar, tomruk ile yakından bağlı. Güneş dil için yine güçlü bir kanıt. Yuvarlak, toparlak şey… Tombul, tombalak…

Donare, donate: Vermek, donatmak, donanma. Türkçe “don” sözcüğünden kaynaklı. Donlandırma, giydirme, kuşatma… Donare’nin dondan geldiğine itiraz edecekler için: Dünür… Sadece Türkçede var. Verici, evlikte kız ve erkek veren ve onu giydirip kuşatan…

Door: Kapı. Dar, darlık yer ile kesinlikle bağlantılı.

Durable: Sürekli, devamlı, evladiyelik, kavi… Türkçesi: Durabilir.

During: (Durduğu) sürece

 

Ecole, ekol: Okul, Arapça “ikra”, kıraat, “Kuran” (Kutsal kitap) okumak, Türkçe: okumak. “Okı” Çağırmak, seslenmek. “Call”?

Eel: Yılan balığı.. Türkçe Yılan, muhtemeldir Anadolu’da söylendiği gibi Yıl-lan.. “lan” eki birçok hayvan ismine eklenen son ek. Sırtlan, Kaplan, Aslan…

El: Eski İngilizce el, kol. Günümüze kol büklümü kalmış: Elbow

Elektrik: Uygurca “yaltırık” parlak, parlayan, kıvılcımlanan…

Election: Elemek, seçim

Er – ar eki: (Çok önemli) Türkçede geniş zamanlı olarak bir şeyi yapar-eder, yapan-eden anlamlı. İngilizcede aynı: Swimmer, runner, writer…

Essence: Esans, tin, ruh, koku, ıtır, öz… Es, esmek, esinti ile ilintili?

Eye: Göz. Türkçede aymak: gözü açılmak, ayılmak: uyanmak, gözü açılmak. Farsça Ayna, Aynı; Arapça: Ayn (göz), Türkçe Ayrı, aynı…

 

Gancio (İtalyanca): Veya Gancho (İspanyolca) Çengel, kanca anlamındadır. Dilimize bu kökenden geçtiği ileri sürülür. Oysa Göktürkçede Çangal budaklı, kıvrık ağaçtır. Çanga ise pençe anlamına gelir. Kim kimden almış? Farsça köken iddiası? Keza Kangal sözcüğü için de Yunanca köken iddiası. Kim önce yazarsa kazanıyor…

Gang: Çete. Kank: Soy, Kanksık: Kardeş yakınlığında. Üvey kardeş.

Generation: Soy, nesil. Eski Türkçede “Çin-Çine” soy.

Generate-gene-genious:  Üretmek, gen, deha… hepsi aynı kökenden: Can – Cin.. Can Farsça kabul edilir. Farsçaya bir anlamsız hediye daha: Eski Türkçede: Kan, kun.. Kunar: Bereket, bolluk. Gence: Eski Türkçede genişleyen, gelişen, büyüyen, genç.

Get: (Çok önemli) İngilizce yalın hali ve birçok ekiyle onlarca anlamı var. Almak, sahip olmak, gitmek, gelmek, binmek vs.. Türkçede “g..t” de onlarca olmasa da aynı anlamda birçok sözcük kaynağı: Getir, götür, git vb..

God, got: Tanrı. Türkçe: Kut, kutlama kutsal, kutsallık, kutsama.

Good: İyi. Got’tan, Kut’tan gelme.

Girl: Kız. Görülesi şey.. Gidin, görün…

Gnosis, know: (Latince kök) Öğrenme. (g-k-o-n harfleri benzerliği)

Gladio: Kılıç. Gılıc

Glomus: (Latince) Lump (İngilizce) Yumru, yumak, topak…

 

Haberdasher: Çerçi. Gezginci satıcı. Aynı zamanda “haber taşır”lar.

Herr: Bay. Türkçe: Er, er kişi.

Hi (hay): Selam, merhaba, baksana, ne haber… Türkçede çok eski bir hitap ünlemi, aynı şekilde selam anlamı da içeriyor.  Ey, hay…

Highly: Hayli-fazla…

Hit: Vurmak. Türkçe itmek, “çekmek”in karşıtı, eski Türkçede aynı zamanda dürtmek.

Hoping: Hoplamak, zıplamak, arabaya binmek.Türkçedeki atlamak da benzer. Atlamak sözcüğü binlerce yıl önce muhtemeldir ki ata binmek, ata hoplamaktan türedi.

Horde: Ordu, güruh, sürü…

Humble: Boynu bükük, aciz… Türkçe: Hımbıl

Hunter-Gatherer: Avcı-Toplayıcı. İlk insanlar bilindiği gibi hunter-gatherer idi. Buradaki “Hunt” sözcüğüne bakılınca kökeni aramaktır. Eski Türkçe “Hanıdır?” ı çağrıştırmıyor mu? Gatherer ise açıkça “getirir” dir.

Hurray-hurrah-hoorah: Türkçeden geçtiği söylenir.

 

 

İmage: İmge

in: İç, içine, içinde… Muhtemeldir ki in: kovuk, oyuk, mağara, hayvan kovuğu ismiyle bağlantılı. Türkçe inmek: (Farklı anlamları): bir yerden bir yere gitmek, konaklamak…

İncarnation: Ruhun beden, et bulması canlanması. “Carn” kökü, carnage.. vb beden, ölü beden, et, şehvetle ilgili. Eski ve yeni Türkçe “Karın”dan türeme. Karın ettir, aynı zamanda doğurandır. Karındaş: Kardeş.

İso .. (izotop), “ism” vb: İz, is, işaret, kopya vb. ile ilgili?

 

Jerk: Çekmek, aniden çekmek

Juve, Young: Genç. Civan, Can kökünden… Hani Hint-Avrupa, Ural-Altay ayrılığı? En temel sözcükler ortak kökten.

Jungle: Cangıl. Farsça “Cengel” den geldiği ileri sürülür. Oysa Göktürkçe “Çangal” çok sık ağaçlı bölgedir. Aynı zamanda budaklı, kıvrık ağaçtır. Bakınız: Çengel.

 

Khan: Kaan, Kağan, Han (Zaten çok bilinen bir örnek)

Kin: Akrabalık, soydaşlık, kandaşlık… Türkçe: Kan.. Kandaş..

Kind: İyi, nazik, müşfik. Lazca: Kai, Kayren… Aynı anlamda, iyi.. Türkçe: Kayın (ağaç) : doğurgan ağaç, hayat ağacı, ağaç ana… İyilik, kutsallık simgesi.

Kurt: Almanlarda ortaçağda ortaya çıkan bir isim. Kökenini bulmak için çok zorlanıyorlar ve abuk sabuk açıklamalar getiriyorlar.

Kür: Tedavi..Core: Çekirdek.. Coeur: Kalp: Türkçe kökenleri “kor”. Ateşin en kızıl, kızgın hali… merkezi.. İnsanlığın ilk tedavilerinde bir vazgeçilmez…

 

Latten: Altın. Arapça: Latun.

Likid: Sıvı. Eski Türkçe “ygilikidey” katı olmayan, yani sıvı demektir (örneğin kemik içindeki “ilik” için bu sözcük kullanılır)

Leopard: Leo-Pard… Eski Türkçede Pars.

Less (İngilizce son ek): Önündeki sözcüğe olumsuz “siz-sız…” anlamı verir (bir şeyin bulunmadığını gösteren son ekler.) Doorless: Kapısız..

Ly (İngilizce son ek): Türkçenin “li”si ile tamamen örtüşür. Lovely: Sevimli.

 

 

Make: Yapmak. Türkçede mek-mak mastar eki aynı anlamı verir.

Man: İnsan veya adam anlamındadır. İlk Türkler kendileri için “ben” veya Azerilerin söylediği gibi “men” derlerdi. Ayrıca eski Türkçede son ek olarak bir şeyi yapan insan-adam anlamı var.

Many: Çok, fazla.. Old English menigu, from many (adj.). The many “the multitude” attested from 1520s. Compare also Gothic managei“multitude, crowd,” Old High German managi “large number, plurality,” German Menge “multitude.” Türkçe’de Mengü: Bitimsiz, sonsuz…

Malign: Kötü, kötü huylu. Melano: kara… Melun, melanet.. Siyahtan kaynaklı.

Meat: Et. Eat, meat, et bağlantılı. Flesh, leş.. vb. nin bağlantısı gibi.

Muscle, musculus: Kas

 

Name, nom: İsim. Nam… Farsça kökenli? Türkçe…

New: Yeni. Nev… News: Haber…

Morula: Aynı zamanda tıbbi terim. Üzüm salkımı gibi. Veya karadut. Marul?

Nay: Eski İngilizce ve eski Türkçede hayır anlamında. Rusça: Nyet. Başka bazı dillerde de benzer. Olumsuzluk: Na, no… Türkçedeki soru sözcükleri ne? ney? nasıl, ne asıl, neden, hangi nedenle hayır, hangi nedenle olumsuz… gibi birbirine bağlı mantıktan doğar. Bunlarda olumlu ve olumsuz (nay) birlikte iş görür.

 

Omos (Yunanca) : Omuz.

Order: Emir, düzen. Türkçedeki tüm anlamları “ordu” kavramıyla yakın ilintilidir: Düzen, sıra, emir vb.  ordinary?

Ox: Öküz

Organisation: Örgüt. Örgü…

Orto, ortho : Düzgün, doğru, dik, dikey…Türkçe:Orta ile yakın bağlantılı. Farklı bir anlamı: Sorunların çözümünde aşırılıklardan kaçınan, ölçülü bir yöntem izleyen.

Other: Öteki, başkası, başka.. Öteki ile benzer? Ayrıca Eski Türkçede Adın: Başkası, diğer.

 

Part: Parça. Sözlüklerde “Parça”nın da Farsça kökenli olduğu söylenmekte. TDK sözlük birçok sözcüğü Arapça veya Farsça kökenli saymakta çok hevesli. Oysa Göktürk yazıtlarında Parça, Barça olarak vardır. Bu nedenle özellikle Farsça kökenli zannedilen bazı sözcükler Türkçe kökenli de olabilir. Bu sözcüklerden pek azını örnek olarak aldık buraya.  “Nam” gibi.

Pace: Adım. Basmak..

Pass: Geçmek, basıp gitmek… Basmak…

Path-Pad: Patika-Patik-Pati aynı kökten

Pessimistic: Olumsuz düşünen. Pes etmek. Farsça: bes. Yenilgiyi kabul etmek.

Pochette: (Fransızca) Torba.. Bohça, Poğça kökünden..

Poli: Çok, fazla.. Türkçe: Bol

Polis: Çok insanın yaşadığı, kent. Türkler bunu hep “bolu” ya çevirdi. Safranbolu, Bolu, İnebolu.

Potlaç: Kızılderili töresinden Fransızcaya geçen bu sözcükteki “laç” ekine dikkat. Eski Türkçedeki fiilden isim yapan laç-leç ekine ne denli benzer.

 

Qui: Fransızca. (ki) : Kim?

Quite: Gayet

Quando: İtalyanca veya Portekizce.. Keza Cuando (İspanyolca) Ne zaman, …dığı zaman, …den beri anlamlarında. En eski Türkçe’den Xanda, Kanda ve bunların değişmiş hali: “Hani” sözcükleri. Nerede, nereden nereye, ne taraftan gibi anlamlara gelir. Örneğin “Hanidir bize gelmiyorsun” epeydir bize gelmiyorsun anlamında.

 

Reach: Erişmek

Regulare,regula: Yönetmekle, düzenle ilgili. Reis?

 

Salvation, salvare, (save kökü): Kurtuluş, özgürlük. Eski Türkçe “Sal” kökü salmak, kurtulmak, kurtarmak, serbest anlamlannda.

Sans (Fransızca) : Türkçede (siz-sız) anlamında. Sans lievre: Kitapsız.

Sassy: Kaba, küstah, kendini bilmez. Türkçe: Sası

Save: Korumak, kurtarmak, tasarruf etmek. Türkçe: Savunmak

Say: Söylemek

Science: Bilim. Türkçe: Saymak ile bağlantılı. Saymak: Bir şeyleri saymak (rakamla). Saymak: Dökümünü çıkarmak, listelemek, bilgi aktarmak.

Soak: Islak. Su ak? Sulu?

Solar: Güneş, güneşle ilgili. Türkçe: Solmak ile bağlantılı.

Sold: Satıldı

Soket: Kablonun ucunda öbür kablonun sokulacağı uzantı.

Sonus (Latince) : Sound, Türkçe Ses..

Soup: Çorba. Keza su kökenli. Soap: Sabun ??

Sing – Song: Şarkı söylemek, şarkı. Türkçe: Çongar-Çıngar: Bağırtı, çağırtı, nara, yüksek ses…

Sinüs: Yayın sinirden yapılan ipi. Sinüğ…

Sir: Kökeni “ser”dir. Baş kişi, saygın kişi.

Squeez: Sıkmak

Swear: Yemin etmek, küfretmek. Yine İngilizce “say” söylemekle bağlantılı. O da Türkçe “söylemek”le olduğu gibi, “sav” (söz) kelimesiyle muhtemelen ilintili.

 

Table: Masa. Tabak, tabla, taban vb. sözcükleriyle bağlantılı.

Tackle, tucker, tuck: Hepsinin takma fiiliyle yakın bağlantısı var.

Take: Takmak anlamıyla bağlantılı.

Tall: Uzun boylu. Eski Türkçede “tal” uzun boylu anlamında. (“dal”dan geliyor).

Tap: Hafifçe vurmak, kapıyı vurmak, parmaklarıyla vurmak, tempo tutmak vb. Türkçede Depmek, tepmek: Vurmak.

Tecnic, technology: Teknik. Bu sözcük de çok ilgin. Yunanca “Techne” den gelir. Sanat, el hüneri, ustalık, zenaat anlamına gelir. İngilizce karşılıklarından biri “Craft” aynı zamanda bildiğimiz “tekne” anlamındadır. Tekne eski Türklerin de kullandığı bir sözcük. Ağaçtan yalak, su deposu veya içinde bir şey karıştırılan ağaç kap. Aynı zamanda su aracı. Tekne yapımı M.Ö. 5000-6000 yıllarına dek uzanır. Eski Yunanlılar denizci bir kavim olduklarından ilk ustalaştıkları şeylerden biri büyük olasılıkla tekne idi. Tekne çok eski bir ortak sözcük olabilir.

Term – İnterim: (İngilizce) : İlki terim, ikincisi geçici, dönem, bir şeyin gerçekleştiği dönem anlamında. Eski Türkçe: Terim: Toplantı, dernek, derlemek, toplamak, emek, zahmet, bilim sanat erbabı… İlkinin kökeni “term” imiş. İkincisi Latince “terminus” kökenli. Sonu sınırlı vb. anlamında.

Than: Türkçe “den”. You are taller than I am.

Thick: Kalın. Türkçe: Tok: Kalın, pek.

Throne-Thrones: Hükümranlık, taht, meleklerin en üst katı, en üst kat. c. 1200, trone, “the seat of God or a saint in heaven;” c. 1300 as “seat occupied by a sovereign,” from Old French trone (12c., Modern French trône), from Latin thronus, from Greek thronos “elevated seat, chair, throne,” from PIE root *dher- (2) “to hold firmly, support” Neymiş: TURAN – Türklerin efsanevi birliği, o ülkenin adı. Duran, sağlam, göksel. İngilizce kök açıklamasındaki “dher” kök sözcüğüne dikkat! Duran, durmak.

Through, to: Doğru, toğru…

Tillomania: Tıpta kıl koparma hastalığı. Eski Türkçede Tülü: Tüy, kıl.

Top: Üst üstte.. Tepe. (Gelin buna da rastlantısal benzerlik deyin) !! Türkiye yerel ağızlarında Tap: Tepe ya da dağ üstü düzlükler, tavan tahtası, tavan penceresi… Tapmak ile de bağlantılı. Tapduk: Gökten yere inen efsanevi kişi (Eski Türk inanışı)

Touch: Dokunmak

Toro, Taurus: Boğa. Eski Türkçede Torun: Boğa yavrusu. Toros (dağ).

Tör (son ek): Bir şeyi yapan, yapar. Animatör, organizatör… Töre ile bağlantılı? Bu bağlantı yok ise tör Türkçe değildir, ama sonundaki geniş zamanda yapar belirteci “r” Türkçe.

Tsigane: (Fransızca), Cigany (Macarca), Tsingana (Yunanca) Çingene. Kökleri bunlar olduğu ileri sürülür. Göktürkçe “Çigan” “yoksul, fakir kimse” ile ne benzerlik??

Tulle (Fransızca) : Tül. Eski Türkçede Tülfır: İpek kumaştan perde, örtü.

Turn: Dön

Tümülüs: Tümsek

 

Understand: Anlamak. Pek çok dilde anlamayı ifade eden bileşik sözcükte “durma”yı belirten bir sözcük vardır ki, insanlar anlamak için herhlde duruyorlar ve durarak düşünüyorlar. Verstehen, episteme,vakate vb. Türkçedeki “anlamak”da ise an: akıl parçası mevcut. Yine de “anlanmak”: durup vakit geçirmek gibi bir sözcük de var.

Up: Yukarda, tepede. Kökeni soylu, üst. Phrase on the up-(and-up) “honest, straightforward” Türkçe Apa: Ulu, yüce kişi, baba..

Urban: Kentsel. Urba, urbalılar, urbalıların olduğu yer?

Used (used up): Usanmış, tükenmiş.

Usher: Yol gösterici, öncü, Türkçe “us-er”, akıllı adam.. Eski Türkçe: Aşur.

Very: Çok, bol. Türkçe vermek fiiliyle binlerce yıl önceden bağlantı?

 

Ya: Almanca. Evet. Türkçede “ya ya” (evet) veya “ya” (tabii-öyle).

Yard: (İngilizce) Avlu, bahçe, çimenli bahçe, üstü açık iş yeri vb. anlamına gelir. Kökeninin “gard-garden” olduğu ileri sürülür. Yine de Türkçe “yer” sözcüğüne ne kadar benziyor. Üstelik Türkiye Yerel Ağızları Sözlüğünde (TDK) Yarda: Boş toprak…

Yelling: Bağırma, feryat. Yel ve hatta yellenme ile ilişkili.

“Yer” son eki: Pudriyer – Vestiyer… sonundaki “yer” ekine dikkat. Pudra konulan yer, elbise konulan yer…

Yogurt: Bu zaten bilinir.

 

Birkaç ek: Türkçe’de organ isimleri (boyun, karın, alın) eğer organlar tek ise “n” harfi ile biter genelde. Bu tekliği gösterir. “un-uno-one-ein” daki “n” harfi…

Organlar çift ise (dirsek, bacak, ayak, uyluk, kulak, yanak vb..) Türkçe’deki “iki” nin “k”sı ile biter.

Ayrıca ilginçtir, İngilizcedeki “kol” ile “silahlı güç bağlantısı” (arm-army) Türkçe’de de bulunur. (Kol-kolluk-karakol). Bu da dillerin ortak yapısı için verilen çok sayıda örnekten sadece biridir.

Son Not: Eski Asya dillerinin Hint-Avrupa dilleri denilen dil ailesinden daha eski olabileceği bilinmekte. Kaldı ki bu genel sınıflama da tartışmalı. Dolayısıyla Arapça, Farsça gibi görece yeni dillerden Türkçeye sözcük geçişlerinde de hangisinin öncel olduğu kesin sayılmaz. Bunlardan daha eski olan Sümerce gibi dillerde de Türkçeyle ortak sözcükler bulunur (ad, ata, ip vb.) Yine de bu sözlükte Batı dillerine Arapça ve Farsça’dan geçen sözcüklere pek yer vermedik. Bunlar hayli yüksek bir toplama oluşuyor.

Yine de verdiğimiz örnek sayısı ve örneklerin niteliği Güneş-Dil kuramının hiç de yabana atılmayacak bir iddia olduğunu sanırım kanıtlamaktadır. Daha yoğun bir çalışmayla çok daha fazla örnek bulunabilir.

Bu çalışma eklemelere, katkılara açıktır.

Çalışmaya başından itibaren büyük destek veren Kaan Arslanoğlu ve İlknur Arslanoğlu’na, ayrıca başlangıçta “bu da ne?” gibi tepki gösteren, fakat sonradan giderek kuramın önemini kavrayarak ciddi katkılarda bulunan Arif Yavuz Aksoy’a, ilaveten yine katkılarda bulunan Sibel Küçükoğlu’ya, tartışmaya katılan (Eski İnsan BU’da), ek yapan Mutluhan İzmir, dbo, MB, MH, AA, Ç’ye… Teşekkürler.

Tülay Yılmaz

Birkaç ek daha: (6.6.2016) Yazı yayımlandıktan sonra gelen bazı tepkiler, eski notlarımı tekrar gözden geçirmek ve ek okumalarla birkaç ek yapma gereği duydum. Yukarıya da 18 kadar madde ekledim. Bazı maddelere ek açıklama getirdim. Örneğin Farsça zannedilen ve gen, cin vb. yi doğuran Kan, Kun, Kundar sözcükleri…

Ayrıca bir şey ilginç: Kas demek olan “musculus” sözcüğü (Eski Yunan-Latin) nün kelime kökenini açıklamak için de yabancılar çok zorlanmış. Bu bileşik sözcüğün ilk bölümü “Mouse” fareden alınma. Ama ne alaka? Güya kas fareye benzermiş, veya kas kasıldığında deri altında fare gibi oynarmış. Hatta Arapça’da da kas anlamına gelen adale, tarla faresi demekmiş? Belki? Eğer gerçekse sözcüklerin farklı dillerde aynı mantığı izleyerek üretildiğine dair önemli bir delil. Ama adale ve musculus sözcükleri o zamanın bilginlerince birbirinden aparılmış, çevrilmiş de olabilir.

Drink (İngilizce) veya Trinken (Almanca) sözcükler içmek anlamında. Her ikisi de içe almayı ifade ediyor “in” bölümüyle. Türkçede de aynı: İçmek. İçe almak…

Saygılar.

Tülay Yılmaz

CEVAP VER

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.