Hayat çıtayı nereye koydu?

0
906

Önümüzde yakıcı bir sorun var ve Türkiye halkı olarak belirleyici bir mücadelenin arifesindeyiz: Başkanlık anayasasının kabul edilip edilmemesi.

Anayasa önerisinin Meclis’ten ve referandumdan geçmesi dünyanın sonu değil, mücadele başka aşamalarda devam eder. Önerinin Meclis’ten veya referandumdan dönmesi ve kabul edilmemesi de tüm sorunların çözüldüğü anlamına gelmez; mücadele daha da keskinleşerek sürecektir.

Bunların ikisi de doğrudur, ama genel doğrulardır. Başkanlık dayatmasına set çekilmesinin önemini yadsımamıza ve duyarsız kalmamıza yol açacak önermeler değildirler. Genel mücadele sürecinin içinde tarihsel bir momenttir anayasa oylaması. AKP-Erdoğan iktidarı için bir kırılma noktasına dönüştürülebilir; bu güçlü bir olasılıktır.

***

Başkanlığa set çekebilmek için halkın yarısından fazlasının “hayır” oyu vermesi gerekiyor. Bu demektir ki, toplumun en az yüzde 51’ini kazanacak politikalar ve söylemler geliştirilmelidir.

“Hayır” diyeceklerini açıklayanların mevcut durumdaki toplam oyları taş çatlasa yüzde 40 ediyor. En az yüzde 10’a daha ihtiyaç var. Ve bu yüzde 10, hâlihazırda AKP ve MHP’ye oy verenler arasından kazanılacaktır.

Demek ki AKP ve MHP tabanını da etkileyebilecek (en azından tarafsızlaştıracak) politikalara ve söylemlere ihtiyaç var. Yani sadece mevcut “hayır”cıları değil, tüm toplumu kapsayan ve sarmalayan politikalar ve söylemler geliştirmek gerekiyor.

Bu, tabii ki, AKP’lileşmek veya MHP’lileşmek anlamına gelmiyor. Böyle yaparak AKP ve MHP tabanından güç devşirileceğini sanmak büyük yanılgı olur ve tam tersine evet oylarını artırır. Mevcut AKP’li ve MHP’lilerin biraz AKP’lilikten ve MHP’lilikten uzaklaşmalarını sağlayacak politikalar ve söylemler gerekiyor. CHP’li veya sosyalist olmaları gerekmiyor; şimdilik “Türkiyeci” olsunlar yeter.

Tayyip’e, AKP’ye ve tabanlarına şirin gözükerek, olumlayarak “hayır” oylarını artıracağımızı sanmayalım. Kimse Tayyip’i kandırmadı; ne ABD, ne FETÖ ne IŞİD ne de PKK. Tayyip tuzağa düşmüyor, işini yapıyor. Biz de Tayyip’i kandıramayız; ama onun kandırdıklarının gözünü açabiliriz.

***

Bazı arkadaşlar da, bırakın yeni “hayır” oyları kazanmayı, mevcut “hayır” oylarını dahi sorgulayan bir çizgi izliyorlar. “Hayır”cıların “hayır” deme gerekçelerini beğenmiyorlar, dudak büküyorlar.

Sermaye düzenini sorgulamayan ve sosyalizmi hedeflemeyen bir “hayır”ın kıymeti yokmuş… Cumhuriyeti ve laikliği savunmak için “hayır” demek de bir yanılgıymış. Savunulacak bir cumhuriyet ve laiklik mi kalmışmış…

Bunlar “çok solcu” ve “çok doğru” gibi gözüküyorlar ama aslında “apolitik” ve “nihilist” söylemler. Politikada, her zaman doğru olan doğrular doğru değildir. Politikanın, örneğin bilimden ve matematikten farkı budur.

Ben de çoğu kişiye “basit ve kaba” gelebilecek bir yaklaşım öneriyorum: “Hayır” de de, ne için dersen de! İster sosyalizm için de, ister demokrasi için de, ister laiklik için de, ister vatan-millet için de. Ama de!

Çünkü bu noktada “hayır” demek başlı başına bir olumluluk içerir. Bu olumluluğun hangi yöne doğru akacağını sınıflar ve öncüleri arasındaki bilek güreşi belirler.

Politika “olması gerekene” göre değil, olgulara göre yapılır. Politik mücadelede çıtaları biz (insanlar, partiler) değil, hayat koyar. Buradaki çıta da son derece net: Başkanlık anayasasına “evet” mi diyeceksin, “hayır” mı?

Referandumda sosyalizm veya sermaye düzeni oylanmayacak; başkanlık anayasası oylanacak. Bu somut durumda çıtayı daha yükseğe koymak, sadece hareketsizleşmek ve etkisizleşmek sonucunu verir. Dahası, sosyalizmi bir prangaya çevirmek anlamına gelir.

Oysa hayatın koyduğu çıtayı toplum olarak aşma olasılığımız var. Toplumu sosyalizme yönlendirebilmek için de bu olasılığı değerlendirmek, kafayı buna yormak gerekiyor.

Kısacası değerli okurlar, referandum sürecini “Tayyip’e tuzak” olarak nitelemek de “Tayyip’in tuzağı” olarak nitelemek de aynı sonucu verecek olan yanılgılar içeriyor.

Tayyip bu çıtayı aşmak istiyor, İslamcı faşist bir rejimi kurumsallaştırmak için. Biz de çıtayı aşmak istiyoruz, bu gidişatı tersine çevirmek için. Durum bu denli basit ve nettir.

Ender Helvacıoğlu