İçimizdeki Şeytan

0
1197

“Sizi eve bıraktıktan sonra tekrar
caddeye çıktım. Caddedeki kalabalık
beni sahiden sıktı. Ben ikide birde
böyle oluyorum, bazan bütün
insanları boyunlarına sarılıp öpecek
kadar seviyorum, bazan da hiçbirinin
yüzünü görmek istemiyorum. Bu
nefret filan değil… İnsanlardan nefret
etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir
yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim
oluyor ki, etrafımda küçük bir
hareket, en hafif bir ses bile
istemiyorum. Taşıp dökülecek kadar
kendi kendimi doyurduğumu
hissediyorum. Kafamda, hiçbir şeyle
değişilmesi mümkün olmayan
muazzam hayaller, bana her
şeylerden daha kuvvetli görünen
fikirler birbirini kovalıyor… Fakat
sonra birdenbire etrafımda bana
yakın birini arıyorum. Bütün bu
beynimde geçen şeyleri teker teker,
uzun uzun anlatacak birini. O zaman
ne kadar hazin bir hal aldığımı
tasavvur edemezsiniz. Kış günü soka-
ğa atılmış üç günlük bir kedi yavrusu
gibi kendimi zavallı hissediyorum.
Odamdaki duvarlar birdenbire
büyüyüveriyor. Pencerelerin dışındaki
şehir ve hayat bir anda, insanı içinde
boğacak kadar kudretli ve geniş
oluyor… Zannediyorum ki, tasavvuru
bile baş döndüren bir süratle hiç
durmadan koşup giden bu hayat ve
bir avuç toprağının bile doğru dürüst
esrarına varamadığımız bu
karmakarışık dünya beni bir buğday
tanesi, bir karınca gibi ezip geçi verecek…
Böyle acz içindeyken odamda
her şey bana küçüklüğümü ve
zavallılığımı haykırıyor. Sokağa
fırlıyorum. Bir tek yakın çehre görsem
de yanında yürüsem, hiç ses
çıkarmadan yürüsem diyorum.
Halbuki ara sıra karşılaştığım
ahbapları görmemezliğe geliyorum.
Hiçbiri bana bu anda yardıma
çağrılacak kadar yakın görünmüyor.
Bilmem beni anlıyor musunuz?…

Sabahattin Ali

CEVAP VER

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.