Vergilerimiz tek kişiye emanet olsun mu?

0
872

Çiğdem TOKER

16 Nisan’da neden hayır diyeceğimi, 41 maddede listeleyerek açıklamıştım. Hayır diyecek kişi, topluluk ve kurumların, birbirine benzer olduğu kadar, hiç benzemeyen, nesnel olduğu kadar, son derece kişisel sayısız gerekçeleri bulunduğu giderek daha yaygın görülüyor.
Bu, zaten hayır diyeceklerin, birbirlerini ikna etmek gibi beyhude, dahası incitici ve haklı öfke uyandıran zorlama ittifak girişimlerine karşı sağlıklı bir gelişmedir.
Yine de bu nedenlerin tamamının bir tek paydada sadeleştiğini görmek mümkün:
O payda, en geniş anlamıyla demokrasinin varlığını oylayacak olmamızdır.

***

Hayır’ımın gerekçelerini erken sayılacak bir tarih olan 5 Şubat’ta; hukuk, ekonomi, siyaset, eğitim diye bölümlere ayırarak listelemiş olsam da, her geçen gün ne çok eksik bıraktığımı fark ediyorum.
Bugün, o eksiklerden biri olan “bütçe hakkı”na değineceğim.
Bütçe, anayasanın 161. maddesinde düzenleniyor.
Önümüze gelecek değişiklik, şu anda Meclis’e ait olan bütçe hakkını (da) partili Cumhurbaşkanı’na devrediyor. Baştan, teknik detaya girmeden söyleyelim:
Referandumdan evet çıkarsa, toplanan vergilerimizin yönetimiyle ilgili son söz tek kişide, partili Cumhurbaşkanı’nda olacak.

***

– Anayasanın yürürlükteki maddesinde “bütçe”den tasarı diye söz ediliyor. Bir kanun tasarısı kastediliyor.
Devlet aygıtını, halihazırda yöneten bir hükümet olduğu için, bütçe gibi bir “egemenlik” metninin, Meclis’e tüm hükümet üyesi bakanların imzasını taşıyan bir kanun tasarısı olarak gönderilmesi bize normal geliyor.
Fakat bu sistem tamamen değişiyor. Hedeflenen tek adam rejiminde, hükümet artık olmayacağı için bir kanun tasarısına gerek görülmeyerek, bütçe, “kanunteklifi”ne dönüşüyor. Bu “teklif”i Meclis’e sunan makam da doğal olarak hükümet değil, Cumhurbaşkanı.

***

Pakette, bütçenin sunuluş ve yürürlüğe giriş takvimlerinde değişiklik yapılmamış. Mali yılbaşından (1 Ocak) 75 gün önce sunulma ve Bütçe Komisyonu’nun 55 günde görüşme süreleri korunuyor.
Gelin görün ki, yürürlüğe girme esasıyla ilgili olarak, tıpkı Meclis’i fesih yetkisinde olduğu gibi, Cumhurbaşkanı’na bütçede de ferahfeza bir yetki ve manevra alanı tanınmış.
Değişiklik maddesinde “bütçe kanununun süresinde yürürlüğe konulamaması” diye bir hal düzenleniyor. (Mevcut anayasada olmayan bu ifadede, olası kriz hallerinin hesap edildiği öngörülebilir.)
Bu durumda önce geçici bütçenin hazırlanacağı, bunun yetişmemesi durumunda da önceki yıl bütçesinin “yeniden değerleme” oranına göre artırılarak yürürlüğe konulacağı hükme bağlanıyor.
Örneğin, 2017 bütçesi 645.1 milyar TL.
Anayasa değişmiş olsa, bütçe maddedeki yürürlüğe giremezse, yeniden değerleme oranı olarak ilan edilen, yüzde 3.83 oranında artırılmış bir 2018 bütçemiz olacak.
Bu kadar kolay yani.
Maliye’nin, bürokrasinin, kurumların, üniversitelerin, yatırımcı kuruluşların aylar boyu çalışıp ihtiyaçlarını belirlemesine, onaya götürmesine filan gerek kalmayacak. Ancak sorun şu ki, ülkemizde yıllık hazırlanan bütçeler, yıl sonu geldiğinde yeniden değerlendirme oranlarının çok üzerinde oranlarla artırılıyor.
Bu, mali açıdan ciddi sorunlar üretecek bir alandır.
Fakat “bütçe hakkı”nda asıl büyük sorun, ülkenin tamamından tahsil edilecek vergilerimiz hakkında, partili Cumhurbaşkanı’nın tek söz ve hak sahibi olmak istemesinde yatmaktadır.
16 Nisan’da, “Vergilerimiz tek kişiye emanet olsun mu” sorusunu da oylayacağız.

 

Çiğdem TOKER

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/686936/Vergilerimiz_tek_kisiye_emanet_olsun_mu_.html

*******************************************************

Hayır’ın 41 sebebi

Toplumsal, hukuksal, insani, vicdani.


Savunduğum bütün değerler ve yurtseverlik anlayışım, tek adam rejimini anayasallaştırmayı hedefleyen referandumda hayır dememi gerektiriyor.

Bu tercihin yazdıklarımı bunca zamandır okuyanları şaşırtacağını tabii ki düşünmüyorum.

Dahası, bu yanıyla neden açıklama gereği duyduğum merak edilebilirbile.

Bana göre “hayır” ile yurtseverlik arasında bir bağ kurmak, nedenlerin daha açık paylaşılmasını gerektiriyor.

Cep doldurma, makam-koltuk hırsı, iş kaybetme korkusuyla motive olan iktidar kontrolündeki büyük propaganda makineleri ve bunların ürettiği yalan üzerine kurulu tekrarların, toplumsal belleği tahrip eden kıyıcı gücü karşısında da bu bir ihtiyaç çünkü.

SİYASET

♦Olağanüstü Hal koşullarında referandum yapmak yanlış olduğu için.
Özgürlüğün olmadığı ortamda seçme özgürlüğünden söz edilemeyeceği için.
♦“Hayır” diyecekler, korkutma ve yıldırmayla hizaya getirilmek istendiğiiçin.
Anayasa değişikliği TBMM’de vekillere angarya yaptırılarak geçirildiği için.
♦Gizliliği anayasa kuralı olan oylama göstere göstere yapılıp, uyarılarkabalıkla, meydan okumayla karşılandığı için.
6 milyon oyu temsil eden bir siyasi partinin, HDP milletvekillerinin tutuksuz yargılanması mümkünken, tutuklu yargılanmaları demokrasiye uygun olmadığı için.
♦Üç çocuktan sezaryene, kürtajdan evde çocuk bakımına kadar toplumsal hayatın gericileştirilmesine dönük hamleler aile kutsallığı makyajı altında kadınların üzerinden tasarlandığı için.
Başkanlığı savunan hiç kimse şu basit soruya ikna edici cevap veremediği için:
“15 yıl boyunca ne isteyip yapamadınız?”

ÇOCUKLAR VE EĞİTİM

♦Milli Eğitim Bakanlığı, Atatürk’ü müfredattan çıkarmayı planladığı için.
Evrim teorisi müfredattan kaldırılıp bilimsel ve laik eğitim reddedildiği için.
♦Türkiye’nin adını dünyanın her köşesinde temsil etmesi gurura vesileolması gerekirken Fazıl Say adı eğitim müfredatından çıkarıldığı için.
Cezaevlerinde devlete emanet çocuklar dövülerek öldürüldüğü için.
♦Kız çocuklarının okulda başörtü örtmesini mümkün kılan kurallar Bakanlar Kurulu kararıyla değiştirildiği ve dinsel saiklerle yapılan bu değişiklik özgürlük olarak sunulduğu için.
Aladağ’da yanarak ölen 11 kız çocuğunun mahkûm edildiği derme çatma yurtlar yerine, inşaat teknolojisi, bütçesi, uygar mimarisiyle pırıl pırıl devlet yurtları yapmak pekâlâ mümkünken bu temel ihtiyaç, tarikatlara taşere edildiği için.

HUKUK

♦15 Temmuz darbe girişimini planlayan darbecilerle mücadele etmek ve olası tehditleri ortadan kaldırmak amacıyla ilan edilen OHAL rejimikalıcılaştırıldığı için.
OHAL, iktidarı eleştiren kesimler üzerinde tasfiye aracına dönüştürüldüğü için
♦OHAL kararnameleriyle, OHAL ile hiç ilgisi bulunmayan onlarca yasa ve yaşam alanı yeniden düzenlendiği için.
OHAL KHK’leriyle avukat hakları, dolayısıyla savunma hakkına büyük kısıtlamalar getirildiği için.
♦Fotoğrafları rahatlıkla servis edilen gözaltında işkence meşrulaştırıldığıiçin.
Gazetemizden 98 günü 10 arkadaşımız, 37 günü de bir arkadaşımız olmak üzere toplam 11 arkadaşımız haber, manşet, yayın politikası gibi nedenlere dayalı sorular dışında bir maddi delil olmaksızın tutuklu olduğu için. 11 arkadaşımızla ilgili iddianame hâlâ hazırlanıp doğal hâkim önüne çıkarılmadıkları için.
♦Kadın cinayetlerinin sıradanlaşması ile toplumu “evdeki kadın” “annekadın” üzerinden yeniden inşa politikası arasında politik bağ olduğu için.
Yasadışı yeraltı faaliyetleriyle bilinen tanınmış bir isim “hayır” diyecekleri videoyla tehdit etme cesaretini bulabildiği için.
♦Suçu ve cezası sabit uluslararası üne sahip bir katilin kanbağı olmayan kişilere cezaevi ziyareti mümkünken, haberlerinden başka delil sunulamayan cezaevindeki gazetecilere meslek örgütü ziyaretiyapılamadığı için.
Roboski’de 34 çocuğun terörist sanılarak savaş uçaklarının bombardımanıyla parçalandığı davada adalet sağlanamadığı için.

EKONOMİ

♦Bugün itibarıyla vatandaşların kullanılabilir gelirinin yarısından fazlasıborca gittiği için.
Büyük altyapı projelerine döviz kuru üzerinden garanti verildiği halde, “Devletin cebinden bir kuruş çıkmadı” denildiği için.
♦Şehir hastanelerinde devlet her bir hastane için, hastaneyi yapanşirketlere 25 yıl kiracı olmayı kabul ettiği, yatak garantisi verdiği ve toplamda ne ödeyeceğini açıklamayıp bunu ucuz bir yol gibi sunduğu için.
Köprü ve tünel projelerinde araç geçişi, havalimanında 10-15 yıl sürelerle yolcu garantileri verildiği için.
♦Bu yolla, Türk Lirası üzerinden hazırlanan milli bütçelere, peşin peşinmüteahhit şirket paraları ayrıldığı için.
 Az sayıda şirket iktidar aktörü haline getirildiği için.
♦Çocuklarımızın geleceği, şirket çıkarlarına rehin edildiği için.
Cerattepe’de olduğu gibi Çevresel Etki Değerlendirme raporları, çiğnenip geçilen birer formaliteye dönüştüğü ve doğal zenginliklerin talanına engel olmaktan çıkarıldığı için.
♦Sadece ocak ayında 161 iş cinayeti yaşandığı için.
Kamunun dövizli alacaklarında döviz kuru sabitlenerek, iktidar eliyle kamu zararı yaratıldığı ve şirketlere servet transferi yapıldığı için.
♦Kamu kurumlarına TL’ye dön baskısı yapıldığı halde, davetli kamuihaleleri hâlâ döviz üzerinden bağlandığı için.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

♦İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve anayasada yer verilen “herkesin düşüncelerini anlatma ve açıklama özgürlüğü vardır” ilkesi hemen her alanda ağır biçimde rafa kaldırıldığı için.
Yüz binlerce üyeyi temsil eden Kamu- Sen Başkanı, “hayır” vereceğini açıkladıktan sonra saldırıya uğradığı için.
♦15 Temmuz darbe girişimi ardından, etkili soruşturmalar yapılmaksızınkararnamelerle kapatılan medya kuruluşunun ardından 2300 medya çalışanı işini kaybettiği, 131 gazetecinin 2017 yılına cezaevinde girmesi umut vermediği için.
Akademisyenler, bir daha geri dönmemek üzere ve özlük hakları da kaybettirilerek ihraç edildiği için.
♦Hâkim ve yargıçların maddi delil gösterilmeksizin bir gecede ihraçedilmesi hukuka güveni sarstığı için.
OHAL KHK’leriyle ağır baskı altına alınan sanat, milli ve milli olmayan diye bölündüğü için.

 

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/670863/Hayir_in_41_sebebi.html