En kötüsü geride kalmadı, daha kâbus yeni başlıyor

0
1022

Bugünlerde çok rağbetteyim, onlarca kurum, üniversite ve vakıftan konuşma teklifi geliyor.  Minnettarım tabii ki, FÖŞ hayranlarının kıymetini bilir, hepsinin önünde hörmetle eğilirim. Ama çok ironiktir, bahsettiğim kurum ve kuruluşların  mütevelli heyetinde para babaları – ağaları oturur, öğrencilerinden senede 50 bin kayme okul ücreti alırlar, şampanyalı galalar düzenlerler vs, de bir tanesi de davet ederken sormaz:  “Ya moruk be, sen 7 kedi besliyorsun, nasıl ödüyorsun bunların mamasını, aşısını, kumunu?  Al sana iki kuruş da bizden”.  Ya da “Ufak bir hediye paketi yaptık, Jack, uzun Parliament sigara, kaşar, domates”.  Yok, sanki ben orta malıyım. Gel konuş, benim şanım yürüsün, sen eve boş mideyle dön. El şemsiyesiyle hayır yapmak kolay tabii, FÖŞ’ün prensibi her zaman “cotton hands to the pocket” olmuştur.

Bir şey daha var canımı sıkan “FÖŞ Bey, aman gerçekleri söyleyin, ama moral bozmayın”. Yahu, hiç mi yazdıklarımı okumadınız, bir tane mi YouTube videomu seyretmediniz?  Adımı Grinder’dan mı buldunuz, Craig’s List’ten mi?  Beni keyifli şeyler söyletmee için çağırmak, çocukların doğum günü partisine cenaze levazımatçısı çağırmaya benzer, sırıtır.

Ayrıca, ben olsam başıma kötü bir şey gelecekse bilmek isterim Abi. Doktora gittiğimde “Ciğerlerim kızgın UHU üflemiş gibi yanıyor, Doktor Hanım, ama kansersem söylemeyin, gripsem söyleyin” mi diyeceksiniz?

Neyse, şu “en kötüsü geride kaldı” lafı var ya, beni öylesine bir hayal kırıklığına uğrattı ki, birkaç gündür yazamadım. Yahu, popomuza tekmeyi yiye yiye adam olacağız sanmıştım demek ki yetmemiş, eşek  sudan gelinceye kadar marize devam. En kötüsü geride kalmadı. Daha kabus yeni başlıyor.  Winter is coming, laaaaaannnn!

Bugün yeni kitabım Buhran Yılları: 2019-2020’’de çok önemli rol alacak bir yalanı çürüterek başlıyorum söze: Yeniden dengeleniyoruz. YAAAALAAAAN.

Bizim yeniden dengelenme ölüm orucuyla kilo vermeye benziyor da ondan. Yeniden denglenmenin 2 ayağı var, bir enflasyonla mücadele, öteki dış açıkların daraltılması.

Enflasyonla mücadeleyle başlayalım ve sıkı bir kahkaha atalım.  İki ayda 5 bin dükkan basıp esnafa kan ağlattık. 2.500 milli ve yerli,  gönlü vatan sevgisiyle dolu firma gönüllü indirim kampanyasına katıldı. Ne oldu?  Bak manzara aşağıda, TL’nin %10 değer kazanıp iç talebin kurşundan bir balon gibi yere çakıldığı bir ayda TÜFE %2.5 artmış.

Yok, çekirdek enflasyon yavaşlamış, yok Yİ-ÜFE’nin 2ci türevinde kırılma varmış,  bana martaval okumayın ya. Ben size gerçek skoru vereyim: Nerde indirim yaparsın? Gıdada! fiyatlar %3’ten fazla artmış. Başka nerde indirim yaparsın, ayakkabı-giyimde, orada da %11 zammı şırrrr-rrrak  diye geçirmiş bu milli ve yerli işinsanı. Tablo aşağıda beyler, skor yalan söylemez.

Enflasyonla mücadele ayağına malı götürmüşüz yine. Afiyet şeker bal olsun. Böyle ayağa böyle ayakkabı. Sen “ben bütçe disiplininden ölürüm taviz vermem” de, ertesi gün KDV-ÖTV indirimleri, inşaatçıları kurtarmak için konut fazlası havuzadiye seçmen dalkavukluğu yap. Yemezler, sen yerel seçim kazanacaksın, ama masrafını esnaf-tüccar-üretici ödeyecek. Üniversite şan-şöhret kazanacak, zavallı FÖŞ aç karnına saatlerce yollarda sürünecek, kuru gırtlağına spreyi cebinden ödeyecek.

Enflasyon düşecek tabii, çünkü kimse mal almıyor. İspatı?  Bakın, Ekim ithalat verilerinin detayı aşağıda, bakın ve ağlayın. Tüketim malları ithalatı %50 daralmış, onu bırakın üretici artık hammadde de alamıyor–%17 daralma. Ekim’de oto ve hafif ticari araç satışları %77 düştü. Basit bir arz talep kuralı var:  Talep sıfıra düşünce, fiyat da sıfıra düşer.

Buradan çok usta bir ayak hareketiyle malum dış dengelenmeye geçtim. Önce, bütün ihracatçıları samimiyetle alınlarından öperim. Bu şartlar altında ihracat  yapmak başarı değil şehadettir. Ben de işinsanları ile konuşuyorum. Teminat mektubu maliyeti yazdan bu yana 10 misli artmış, kredi yok, akreditif açtırmak içini deveye hendek atlatıyorsunuz.

Ama yine ihracat yıllık bazda %10 büyüyor. Samimi söylüyorum, destandır!

Ama dış ticaret açığında dengelenmenin başlıca kaynağı ihracat artışı değil, ithalatta akıl almaz daralma. Grafiği de aşağıda….

Yani, dış ticaret açığı toplu bir kalkınma hamlesiyle artık ihracata dayalı bir büyüme modeline geçtiğimiz için, daha verimli hale geldiğimiz için, üretim sürecine yeni teknoloji ve yerli inovasyonları dahil edip yüksek katma değer elde ettiğimiz için daralmıyor. Artık cüzdanda harcayacak para kalmadığı için daralıyor.

Böyle yeniden dengelenmeler sürdürülebilir olmaz. Dedim ya, yerel seçimler yaklaşırken bütün anketler AKP’nin mantara tutulmuş köknar ağacının yaprak dökmesi gibi seçmen kaybettiğini gösteriyor.  Genle Merkez’de herkes yusuf yusuf, öyle bütçe istikrarıymış, yok kredibiliteymiş, bunlar Yozgat’ta prim yapmaz abi. Basıcan parayı, alıcan oyu.

Önümüzdeki 5 ayda akla ve vicdana sığmayacak cinlikler göreceğiz. Daha önce insanoğlunun aklının ermediği yollarla seçmene ulufe dağıtılacak.  Ve hepsi de anında geri tepecek. Türkiye’yi bu buhrana sürükleyen önemli nedenlerden biri Kredi Garanti Fonu denen ahlatlıktır. Adım gibi eminim, yakında benzerleri de peydah edilerek iç talebe doping aşısı yapılacak. Yeniden dengelenme Yepyeniden Dingilatmaya dönecek.

Ey Yüce odin, ne zormuş bu afyonlu rüyadan uyanmak ya!  Bitti diyorum, kardeşim, anlamıyor musunuz, dolçe vita bitti. Die Hard başladı.

Atilla Yeşilada

Bu yazı Para Analiz’den alınmıştır.

CEVAP VER

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.